Lübnanlı erkekler arasında prostat bezinin iyi huylu büyümesi (BPH) ve genetik faktörler arasındaki ilişkiyi inceleyen yeni bir araştırma, prostat sağlığı alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Utah Valley Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından yürütülen ve Oncotarget dergisinde yayımlanan bu kapsamlı çalışma, PTGS2 genindeki belirli bir polimorfizmin BPH gelişiminde kritik rol oynadığını ortaya koydu. Araştırma, genetik faktörlerin prostat hastalıklarındaki etkisini anlamada yeni ufuklar açarken, özellikle Lübnanlı erkeklerde hastalık riskinin erken saptanması ve kişiye özel tedavi stratejilerinin geliştirilmesi adına umut verici sonuçlar sundu.
BPH, kanser olmayan ancak prostat bezinin yaşla birlikte belirgin şekilde büyümesine yol açan kronik bir hastalıktır. Dünya genelinde yaşlı erkeklerde sıkça görülen bu durum, idrar problemleri, mesane disfonksiyonu ve yaşam kalitesinin düşmesi gibi ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Ancak, hastalığın moleküler ve genetik temelleri hâlihazırda yeterince aydınlatılamamıştır. Özellikle farklı etnik gruplar arasında genetik yatkınlığın nasıl değiştiği konusunda pek çok soru işareti bulunmaktadır. Bu çerçevede, araştırmacılar inflamasyonun prostat hastalıklarındaki belirleyici etkisine odaklanarak, prostaglandin-endoperoksid sentaz (PTGS) gen ailesinin üyeleri olan PTGS1 ve PTGS2 genlerini mercek altına aldı.
Çalışma kapsamında Lübnan’dan 168 erkekten alınan DNA örnekleri analiz edildi. Katılımcılar prostat kanseri hastaları, BPH tanılı bireyler ve sağlıklı kontrol grubundan oluşuyordu. İki spesifik genetik varyant, yani single nucleotide polymorphism (SNP) bazında yapılan incelemede, PTGS1 genindeki varyantın ne prostat kanseri ne de BPH ile anlamlı bir ilişkisi olmadığı belirlendi. Bu sonuç, COX-1 izoziminin prostat hastalıklarının patogenezinde sınırlı rol oynayabileceği yönündeki görüşleri destekliyor.
Buna karşın PTGS2 genindeki -765 G>C SNP’sinin BPH ile anlamlı bir korelasyon gösterdiği tespit edildi. C alleline sahip olan erkeklerin BPH geliştirme olasılığı, genotipik olarak bu alleli taşımayanlara göre 2.3 kat daha fazlaydı ve sonuçlar istatistiksel açıdan oldukça anlamlı bulundu. Prostat kanseri ile ilişkide ise benzer bir eğilim gözlemlense de, bu konuda henüz kesin bir yargıya varılmaması gerektiği vurgulandı. Böylece PTGS2 genine ait bu polimorfizmin Lübnanlı erkeklerde BPH gelişimindeki belirleyici genetik faktörlerden biri olduğu ortaya kondu.
PTGS2, diğer adıyla siklooksijenaz-2 (COX-2), inflamasyon sırasında aktive olan ve araşidonik asit aracılığıyla prostaglandin sentezini katalize eden bir enzimdir. Prostaglandinler, inflamasyonu ve hücre proliferasyonunu düzenleyen lipit bileşiklerdir. -765 G>C polimorfizmi, PTGS2 geninin promotör bölgesinde yer alarak gen ekspresyonunu etkileyebilmektedir. Daha önce yapılan çeşitli çalışmalar bu polimorfizmi, kolorektal, mide ve prostat dahil olmak üzere birçok kanser türü ile ilişkilendirmiştir. Bu durum, PTGS2 polimorfizminin hem inflamasyon hem de patolojik hücre büyümesinde önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir.
İnflamasyonun prostat hastalıklarındaki merkezi etkisi, anormal hücre çoğalması ve doku remodelasyonu gibi süreçlere olan etkisiyle bilinmektedir. Bu çalışmanın sonuçları, COX-2 ekspresyonunu değiştiren bir genetik varyantın varlığının BPH riskini arttırdığını göstererek inflamasyon hipotezine somut destek sağladı. Bu tür moleküler ilişkilerin çözülmesi, farklı popülasyonlarda hastalık yatkınlığının ve tedavi yanıtlarının anlaşılmasına büyük katkı sunmaktadır.
Araştırmanın Lübnanlı erkeklere odaklanması, popülasyon spesifik genetik çalışmaların önemini tekrar gözler önüne sermiştir. Etnik ve bölgesel genetik farklılıkların gen varyantlarının hastalık insidansı ve şiddeti üzerindeki etkisi ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilmektedir. Bu nedenle, bölgesel olarak uyarlanmış tarama programlarının ve genetik risk modellemelerinin geliştirilmesi, Orta Doğu ve benzeri coğrafyalarda yaşayan erkeklerin prostat sağlığının yönetiminde yeni bir çığır açabilir.
Klinik açıdan bakıldığında, PTGS2 -765 C allelinin BPH ile güçlü ilişkisi, tanı ve tedavi alanlarında yeniliklerin kapısını aralamaktadır. Bu genotipik belirtecin taranması ile hastalık öncesi riskli bireylerin tespiti mümkün olabilir. Böylece hastalığın ilerlemesi önlenebilir veya geciktirilebilir. Ayrıca COX-2 inhibitörleri olarak bilinen NSAİİ’lerin, PTGS2 genotipine göre kişiselleştirilmiş şekilde kullanımı üzerine yeni tedavi yaklaşımları geliştirilebilir. Bu da tedavi etkinliğini arttırırken yan etkileri azaltma potansiyeline sahiptir.
Öte yandan, araştırmacılar bu çalışmanın sınırlılıklarına da değinerek, örneklem büyüklüğünün nispeten küçük olduğunu ve sonuçların daha geniş ve farklı etnik gruplarda yeniden doğrulanması gerektiğini vurgulamıştır. Prostat hastalıklarının genetik çalışmalarında metodolojik ve popülasyon bazlı heterojenlikler, sonuçların genellenmesini zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, çok merkezli ve kapsamlı genomik analizlerin önemi büyüktür.
Ayrıca, çalışmanın sadece iki yaygın SNP üzerine odaklanması, prostat hastalıklarına genetik yatkınlıkta rol oynayan çoklu lokusların ve genler arası etkileşimlerin tam olarak araştırılamadığı anlamına gelmektedir. Gelecekte geniş ölçekli genome-wide association studies (GWAS), epigenetik düzenlemeler ve proteomik yöntemlerle bütüncül analizler yapılması gerekmektedir. Böylelikle BPH ve prostat kanseri moleküler ağlarının detaylı haritası çıkarılabilir.
Bu tip araştırmaların toplumsal sağlık Açısından önemi büyüktür. Özellikle 60 yaş üzeri erkeklerde yüksek oranda görülen BPH’nin erken genetik belirteçlerle saptanması, yaygın tarama programlarının gelişmesini sağlayabilir. Böylece hastalık yönetiminde erken müdahaleler yapmak, komplikasyonları ve sağlık sistemine mali yükü azaltmak mümkün olur. Ayrıca, kişiye özel tıp yaklaşımlarının giderek önem kazandığı günümüzde, PTGS2 polimorfizmi gibi genetik bilgiler tedavi optimizasyonunda devrim yaratabilir.
Sonuç olarak, PTGS2 -765 G>C SNP’sinin BPH gelişimindeki etkisini ortaya koyan bu öncü çalışma, prostat hastalıklarında genetik tarama ve tedavi yaklaşımlarına yeni perspektifler kazandırmaktadır. Lübnanlı erkeklerde inflamasyon kaynaklı genetik yatkınlıkların anlaşılması, bölgede prostat hastalıklarının önlenmesi ve yönetimi açısından büyük önem taşımaktadır. İlerleyen araştırmalarla bu bulguların desteklenmesi, ürolojide kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarını güçlendirecek, milyonlarca erkeğin sağlığını olumlu yönde etkileyecektir.
—
Araştırma Konusu: İnsanlar
Makale Başlığı: Association between two single nucleotide polymorphisms of the Prostaglandin-Endoperoxide Synthase 1 and 2 genes and cell proliferative prostatic diseases in Lebanon
Haberin Yayın Tarihi: 4 Nisan 2025
Web References: https://www.oncotarget.com/archive/v16/
Doi Referans: http://dx.doi.org/10.18632/oncotarget.28710
Resim Credits: Copyright © 2025 Rapamycin Press LLC dba Impact Journals
Anahtar Kelimeler: kanser, PTGS1 ve PTGS2 genleri, COX-1 ve COX-2 izozimleri, single nucleotide polymorphism association study, prostat kanseri, benign prostat hiperplazisi (BPH)