Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Raci Kaya’ın açıklamaları, Türkiye’de kayıt dışı istihdamla mücadelede ciddi adımlar atıldığını gözler önüne seriyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen denetimler neticesinde toplamda 2 milyar 36 milyon 732 bin 167 lira idari para cezası kesildiğinin duyurulması, ülke ekonomisindeki kayıt dışılığın boyutlarını bir kez daha ortaya koydu. Bu rakam, sadece idari para cezası olarak kesilen miktar olup, kayıt dışı istihdamın önlenememesi halinde ekonomik yapıya verebileceği zararların büyüklüğüne işaret ediyor. Ancak, bununla birlikte ortaya çıkan tablo, denetimlerin yoğunlaştığını ve devletin bu konuda kararlılıkla ilerlediğini de gösteriyor. İstihdamın kayıt altına alınması, hem çalışan haklarının korunması hem de devlet gelirlerinin artırılması için kritik öneme sahip.
Türkiye ekonomisi, uzun zamandır kayıt dışı istihdam problemiyle boğuşuyor. Resmi verilere yansımayan bu durum, hem sosyal güvenlik sistemleri açısından kırılganlık yaratıyor hem de piyasa rekabetini olumsuz etkiliyor. SGK’nın açıkladığı cezalar, işverenlerin kayıt dışı çalışan istihdam etmesi durumunda karşılaşacağı mali yaptırımların büyüklüğünü somutlaştırıyor. Ancak, soru şu ki; bu kadar büyük cezalar kesilmesi, sorunun çözümünde gerçekten yol kat edilmesini sağlıyor mu? Para cezası caydırıcı olabilir fakat kayıt dışılığın önüne geçmek için daha bütünsel bir yaklaşım şart. Teknolojik altyapının güçlendirilmesi, çalışanların ve işverenlerin bilinçlendirilmesi, teşvik mekanizmalarının devreye sokulması gibi adımlar da bu mücadelenin bir parçası olmalı.
Son dönemde özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde kayıt dışı istihdamın önlenmesi adına çeşitli kampanyalar ve eğitim programları düzenleniyor. SGK’nın saha ekiplerinin artan denetim sayısı, devlete olan güvenin tesis edilmesi ve işverenlerin sorumluluklarını hatırlatması açısından önemli. Ancak işin maddi boyutuna baktığımızda, 2 milyar lirayı aşan idari para cezalarının sadece bir yıl içinde kesilmesi, sorunun ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Bu durum, Türkiye ekonomisindeki kayıt dışı istihdamın bir hastalık haline geldiğini düşündürüyor. Hali hazırda geniş bir iş gücü ve rekabetçi ekonomi yapısına sahip olan Türkiye’nin, bu sorunu kökten çözmek için kapsamlı politikalara ihtiyacı olduğu açık.
Kayıt dışı işgücü, çalışanların sosyal güvenlik haklarından mahrum kalması anlamına geliyor. Bu da emeklilik, sağlık hizmetleri ve iş kazası gibi temel hakların kullanılmamasını beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, para cezası kesilen işveren kadar mağdur olan taraf da bu çalışanlar oluyor. Devletin bu alanda attığı adımlar elbette kayda değer; ancak sosyal devlete yaraşır politikalar da bir o kadar önemli. Eğitim ve farkındalık kampanyalarının artması, çalışanların haklarını bilmesiyle birlikte kayıt dışı istihdamın önüne geçilmesine katkı sağlayabilir. Ayrıca, bu konuda sivil toplum kuruluşlarının ve meslek birliklerinin de aktif rol üstlenmesi gerekiyor.
Ekonomik istikrarın korunmasında kayıt dışı istihdamın azaltılması temel şartlar arasında görülüyor. Kayıt dışı çalışanların gelirleri resmi olarak görülmediği için vergi ve prim ödemeleri gerçekleşmiyor, bu da devletin mali kaynaklarını doğrudan etkiliyor. Aynı zamanda, kayıt dışı iş gücü, iş piyasasında haksız rekabete de yol açıyor. Kayıtlı çalışanlarına tüm yükümlülüklerini yerine getiren işverenler, düşük maliyetle kayıt dışı işçi çalıştıranların karşısında dezavantajlı durumda kalıyor. Bu eşitsizliği gidermek ve iş piyasasının sağlıklı işlemesini sağlamak adına, SGK’nın denetim faaliyetlerini yoğunlaştırması son derece anlamlı bir gelişme.
Ancak, denetimlerin artırılması ve ceza miktarlarının yükseltilmesi toplumsal kabul ve motivasyon unsurlarıyla desteklenmediği sürece, kalıcı başarının yakalanması mümkün görünmüyor. İşverenlerin kayıt dışı işçi çalıştırmayı tercih etmelerinin altında yatan ekonomik nedenler göz ardı edilmemeli. Özellikle kayıtlı çalıştırmanın maliyetlerini artıran unsurların azaltılması, destek mekanizmalarının daha işlevsel hale getirilmesi gerekiyor. Örneğin, sosyal sigorta primlerinde yapılacak iyileştirmeler veya kayıtlı istihdamı özendirecek teşviklerin artması, işverenlerin kayıt dışı istihdamdan vazgeçmesini teşvik edebilir.
Özellikle pandemi sonrası ekonomik konjonktürde artan işsizlik ve işletmelerin finansal baskıları, kayıt dışı istihdamın devam etmesine zemin hazırlıyor. Bu bağlamda, SGK’nın uyguladığı denetim politikalarında esneklik sağlanması, geçici desteklerin sunulması ve kayıt dışılığın önlenmesi için toplu hareket edilmesi şart. İlgili kamu kurumlarının, özel sektörün ve sendikaların iş birliğiyle sürdürülebilir çözümlerin geliştirilmesi, sadece cezayla değil aynı zamanda teşvik ve destekle sağlam adımlar atılması gerekiyor. Bu sayede, sadece ekonomik değil sosyal açıdan da güçlü bir iş gücü piyasasından söz edilebilecek.
SGK’nın açıkladığı rakamların büyüklüğü dikkate alındığında, devletin kayıt dışıyla mücadelede ciddi bir irade ortaya koyduğunu söylemek mümkün. Yine de, bu high seviye para cezalarının sonuçları ve topluma olan yansımaları üzerinde daha fazla değerlendirme yapılmalı. Kamuoyunun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi, bu mücadelede önemli bir araç olarak kullanılabilir. Medyanın da kayıt dışı istihdamın zararlarını ve devletin attığı adımları etkin biçimde gündemde tutması, toplumsal farkındalık açısından faydalı olacaktır.
Bir diğer önemli nokta ise, teknolojinin denetim süreçlerine entegrasyonu. Dijitalleşme sayesinde işverenlerin ve çalışanların bilgilerinin gerçek zamanlı takip edilmesi mümkün hale gelirken, kaçak istihdamın tespiti daha kolay olacak. E-devlet sistemlerinin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi, böylece kayıt dışı istihdamla etkin mücadelede büyük avantaj sağlayacak. Bu teknolojik adımların desteklenmesi, personel eğitimlerinin artırılması ve denetim ekiplerinin kapasitesinin genişletilmesi gerekmekte.
Dahası, eğitim ve okuryazarlık çalışmalarının kayıt dışı istihdam üzerinde etkisi yadsınamaz. Çalışanların bilinçlendirilmesi, haklarının korunması için yaptırım gücünün desteklenmesi gerekiyor. Bu alanda yapılacak her bir ilerleme, hem iş gücü piyasası hem de sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. Aynı zamanda, kayıt dışı istihdamın çocuk işçiliği, kadın istihdamı gibi hassas alanlarla bağlantıları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sebeple de multidisipliner bir yaklaşım şart.
Sonuçta, SGK Başkanı Raci Kaya’nın verdiği rakamlar, kayıt dışı istihdamla mücadelede gelinen noktayı tanımlarken, çözümün sadece cezalardan ibaret olmadığını gösteriyor. Toplumun her kesimini içine alan, kapsamlı ve sürdürülebilir politikalar geliştirilmeden, kayıt dışılık sorununun kalıcı olarak ortadan kalkması mümkün değil. Hem işverenin hem de çalışanın bilinçlendirilmesi, ekonomik teşviklerin düzenlenmesi ve teknolojik altyapının güçlendirilmesiyle birlikte devlet denetimlerinin etkinliği artırılabilir. Bu süreçte, sosyal adaletin sağlanması ve iş piyasasının şeffaflaşması en öncelikli hedef olmalı. Bu kapsamda atılacak her adım, Türkiye’nin ekonomik geleceğine yönelik yatırım olarak görülmeli.