Erken Evre Meme Kanserinde Azaltılmış Koltuk Altı Cerrahisi

admin
By admin
8 Min Read
Disclosure: This website may contain affiliate links, which means I may earn a commission if you click on the link and make a purchase. I only recommend products or services that I personally use and believe will add value to my readers. Your support is appreciated!

Son yıllarda erken evre meme kanseri tedavisinde cerrahi yaklaşımlar, hastaların yaşam kalitesini artırmaya yönelik önemli değişiklikler geçirmektedir. Ankara Onkoloji Hastanesi tarafından yapılan kapsamlı bir retrospektif çalışma, erken evre meme kanseri tanısı alan ve meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalar arasında aksiller lenf nodu diseksiyonunun gerekliliği konusundaki tartışmalara yeni bir bakış açısı kazandırdı. Çalışma, pozitif sentinel lenf nodu biyopsisi olan erken evre hastalarda, ACOSOG Z0011 çalışmasının sunduğu kriterlerin gerçek klinik uygulamalardaki geçerliliğini değerlendirdi. Bulgular, aksiller diseksiyonun atlanmasının hastaların sağkalım ya da nüks oranları üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığını ortaya koyarak cerrahi tedavide paradigmatik bir değişikliğe işaret ediyor.

Son yıllarda meme kanseri tedavisinde cerrahi yaklaşımın morbiditesini azaltırken, onkolojik güvenliği koruma adına önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu bağlamda ACOSOG Z0011 çalışması, bir veya iki pozitif sentinel lenf nodu tespit edilen ve meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalarda, adjuvan sistemik tedavi ve radyoterapi tamamlandığında tam aksiller lenf nodu diseksiyonunun gerekli olmadığını göstermiştir. Ancak bu sonuçların dünya çapında benimsenmesi, uzun vadeli takip sonuçları ve nüks riski konularındaki endişeler nedeniyle bazı çekincelerle karşılanmıştır. Ankara Onkoloji Hastanesi’nin çalışması, bu boşlukları doldurmayı amaçlamaktadır.

Çalışma, Ocak 2018 ile 2024 yılları arasında tedavi edilen 1.218 erken evre meme kanseri hastası arasından, Z0011 kriterlerine uyan 193 hastayı retrospektif olarak inceledi. Bu hastalar iki gruba ayrıldı: 126’sı tam aksiller lenf nodu diseksiyonu (ALND) ile tedavi edilirken, 67’si sadece sentinel lenf nodu biyopsi sonrası aksiller cerrahi olmadan izlendi. Mastektomi uygulananlar, metastatik hastalar, iki nodan fazla pozitif lenf nodu olanlar ve neoadjuvan kemoterapi alan hastalar dışlanarak örneklemin temiz ve homojen olması sağlandı. Böylece orijinal Z0011 çalışmasının koşulları titizlikle yansıtıldı.

Birincil değerlendirme parametresi olan beş yıllık genel sağkalım (OS), ortalama 69 aylık takip süresinde incelendi. Sonuçlar, aksiller diseksiyon uygulanmayan grupta %98,5 ile oldukça yüksek sağkalım oranı gösterdi; bu oran ALND grubundaki %95,2’nin üzerinde olsa da, güven aralıkları arası örtüşme gözlemlenerek farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı raporlandı. Bu bulgu, kapsamlı aksiller cerrahinin daha iyi hastalık kontrolü sağladığına dair klasik görüşü sorgulatmaktadır.

Hastalığın nüks etmemesi açısından kritik olan hastalıksız sağkalım (DFS) oranları da benzer şekilde dikkat çekiciydi. ALND yapılmayan grupta %97,0 ile yüksek oranda hastalıksız kalma sağlanırken, ALND grubunda bu oran %94,4 olarak ölçüldü. Takip süresince aksiller veya meme lokalindeki nüks bildirilmedi. Bu sonuç, cerrahi olarak daha küçük müdahalelerle hastalığın kontrolünün sağlanabileceğine dair klinisyenler için önemli güvence sağladı.

Aksiller lenf nodu diseksiyonunun cerrahi morbidite üzerindeki etkileri uzun süredir bilinmektedir. Özellikle kol ödemi (lenfödem), sinir yaralanmaları ve omuz hareket kısıtlılığı gibi komplikasyonlar hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilmektedir. Söz konusu çalışma, doğru hasta seçimiyle ALND’nin atlanmasının hem onkolojik güvenliği koruyup hem de hasta konforunu arttırabileceğini göstererek cerrahi yaklaşımda de-eskalasyonun önemini vurguladı. Bu da çağdaş onkolojide hasta merkezli, bireyselleştirilmiş tedavi kavramlarıyla paralellik taşımaktadır.

Çalışmanın en önemli katkılarından biri, klinik deneylerin kontrollü ortamlarından çıkarak günlük uygulamaya entegre olma potansiyelidir. Z0011 çalışmasının sonuçları üzerinde çeşitli coğrafi ve sağlık sistemi farklılıklarına bağlı tereddütler mevcuttu. Ankara’daki gerçek klinik pratiği yansıtan veriler, ACOSOG Z0011 kriterlerinin global anlamda da güvenle kullanılabileceğini ortaya koyarak bu belirsizlikleri azaltmaktadır.

Araştırmada kullanılan sıkı dahil etme kriterleri, erken evre T1 ve T2 tümörler, klinik olarak nod negatif olma durumu ve sadece bir veya iki pozitif sentinel nod ile sınırlıdır. Bu parametreler, Z0011 çalışmasının kök koşullarına sadık kalınması adına titizlikle takip edilmiştir. Hasta seçimi sürecindeki bu hassasiyet, ALND atlama kararının yalnızca uygun risk profiline sahip bireylerde uygulanması gerekliliğini netleştirmiştir.

Tedavi başarısında sistemik tedavilerin ve radyoterapinin rolü göz ardı edilmemelidir. Multimodal tedavi kapsamında uygulanan kemoterapi ve endokrin terapi ile birlikte meme radyoterapisinin, sentinel nod biyopsisi sonrası mikroskobik hücrelerin kontrolünde etkin olduğu varsayılmaktadır. Böylece cerrahi müdahaleden kaçınılması hastalığın lokal ve sistemik kontrolünde olumsuzluk yaratmamaktadır.

Cerrahi onkoloji alanında bu çalışma, yerleşik paradigmaların yeniden değerlendirilmesini tetiklemektedir. Tüm pozitif lenf nodu saptanan hastalara tam aksiller diseksiyonun mutlak yapılması gerekliliği sorgulanmalı; bunun yerine hastanın risk profiline ve tedavi yanıtına göre daha seçici ve minimal cerrahi planlanmalıdır. Bu yaklaşım, hem sağlık sistemine maliyet açısından katkı sağlamakta hem de hastaların yaşam kalitesini korumaktadır.

Çalışmanın retrospektif doğası, içsel olarak bazı sınırlamalar taşımaktadır. Örneğin, hasta seçiminde ve veri toplamada sistemi dışı faktörler etkili olabilir. Ancak geniş hasta grubu ve uzun süreli takip süresi, sonuçların güvenilirliği açısından önemli bir avantaj sunmaktadır. İleriye dönük çalışmalara ve daha uzun süreli izleme verilerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Sonuç olarak bu çalışma, erken evre meme kanseri hastalarında ACOSOG Z0011 kriterlerini karşılayan olgularda aksiller lenf nodu diseksiyonunun güvenle atlanabileceğini göstermektedir. Hem genel sağkalım hem de hastalıksız sağkalım açısından anlamlı fark bulunmayışı, kanser cerrahisi protokollerinde daha az invaziv yaklaşımların benimsenmesi gerektiği fikrini güçlendirmektedir. Bu da hasta odaklı ve kanıta dayalı tedavi stratejilerinin uygulanmasını teşvik etmektedir.

Hastalar için “daha az invaziv” tedavi seçeneklerinin güvenli olarak kabul edilmesi, ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin yanı sıra hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirmektedir. Onkolog ve cerrahların bu bulguları klinik pratiğe entegre etmesi, tedavi yol haritasını sadeleştirirken, yan etki yönetimi ve hasta memnuniyeti açısından önemli kazanımlar getirecektir. Bu çalışma, geleceğin memesinde cerrahide de-eskalasyonun ve bireyselleştirilmiş tedavinin öncüsü olarak değerlendirilebilir.

Özellikle moleküler profilleme ve gelişmiş görüntüleme teknikleri ile hastaların doğru sınıflandırılması ve cerrahi yaklaşımda kişiselleştirme devam edecektir. Onkoloji alanındaki bu ilerlemeler, hastalığın tedavi edilmesinin yanı sıra yaşam kalitesinin sağlanmasında yeni kapılar aralayacaktır. Ankara’dan gelen bu önemli veri seti, klinisyenlerde ACOSOG Z0011 protokolüne güveni artırmış, Türkiye’de ve küresel ölçekte benzer yaklaşımların teşvik edilmesine zemin hazırlamıştır.

Bu klinik araştırma, kontrollü deney ortamlarından gerçek dünyaya bilgi aktarımı açısından örnek oluşturmakta, translasyonel araştırmanın tedavide nasıl fark yarattığını gözler önüne sermektedir. Hem hastalık küründe hem de hasta yaşam kalitesinde radikal değil akıllı kararların önemini vurgulamakta, kanser tedavisinin gelecekteki yol haritasını belirlemektedir.

**Araştırma Konusu**: Erken evre meme kanseri hastalarında meme koruyucu cerrahi uygulanan ve pozitif sentinel lenf nodu biyopsisi olan bireylerde, ACOSOG Z0011 kriterlerine göre aksiller lenf nodu diseksiyonunun atlanmasının onkolojik sonuçlar ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi.

**Makale Başlığı**: De-escalation of axillary surgery in early breast cancer: translating ACOSOG Z0011 study into clinical practice for breast-conserving surgery patients with positive sentinel lymph node biopsy.

**Web References**: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14105-z

**Doi Referans**: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14105-z

**Resim Credits**: Scienmag.com

**Anahtar Kelimeler**: ACOSOG Z0011 kriterleri, aksiller lenf nodu diseksiyonu, meme koruyucu cerrahi, erken evre meme kanseri, sentinel lenf nodu biyopsisi, cerrahi de-eskalasyon, onkolojik güvenlik, hastalıksız sağkalım, genel sağkalım, postoperatif morbidite, lenfödem, retrospektif çalışma

Share This Article
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir