İleri evre Parkinson hastalığı tedavisinde devrim niteliğinde bir gelişme, Memorial Sloan Kettering Cancer Center (MSK) tarafından geliştirilen kök hücre temelli yeni bir terapi ile gündemde. Nature dergisinde yayımlanan faz 1 klinik deneme sonuçları, insan embriyonik kök hücrelerinden (hESC) türetilen dopamin üreten sinir hücrelerinin hastaların beyinlerine doğrudan nakledilmesini içeriyor. Bu çığır açan yöntem, yıllardır tedavi edilemez olarak kabul edilen Parkinson hastalığı için umut vaat eden yenilikçi bir yaklaşım sunuyor.
Parkinson hastalığı, beynin putamen adlı bölgesinde dopamin üreten nöronların ilerleyici şekilde azalması ile karakterizedir. Dopamin eksikliği, motor fonksiyonların düzenlenmesini bozarak titreme, hareketlerde yavaşlama (bradikinezi), kas sertliği ve denge sorunlarına yol açar. Günümüzde kullanılan levodopa (L-DOPA) gibi tedaviler sadece belirtileri hafifletmekte, ancak hastalığın ilerleyişini durduramamaktadır. Bu nedenle bilim dünyası, kaybedilen nöronları yeniden üretip dopaminerjik sinyal iletimini eski haline getirecek rejeneratif tedavi yöntemleri üzerine yoğunlaşmıştır.
MSK araştırma ekibinin liderleri Dr. Lorenz Studer ve Dr. Viviane Tabar, pluripotent embriyonik kök hücreleri orta beyin dopamin nöron öncülerine dönüştürme yöntemini geliştirdiler. Bu kontrol edilmiş süreç sayesinde “bemdaneprocel” olarak adlandırılan homojen ve klinik açıdan güvenli bir hücre popülasyonu elde edildi. Üstelik bu terapi, “hazır stok” ürünü olarak donup saklanabiliyor; böylece bireyselleştirilmiş hücre tedavilerindeki lojistik ve ölçeklendirme zorluklarının önüne geçiliyor.
Faz 1 klinik denemeye, ileri evre Parkinson hastalığı teşhisi konmuş toplam 12 hasta katıldı. Bu hastalara stereotaktik cerrahi yöntemle dopamin neuron öncülerinin putamene enjekte edilmesi uygulandı. Bağışıklık reddini önlemek için ise, nakledilen hücrelerin bağışçısından geldiği göz önüne alınarak hastalara bir yıl süren immünsüpresif ilaç tedavisi verildi. Toplamda 18 aylık takip sürecinde hastaların güvenlik ve etkinlik parametreleri titizlikle değerlendirildi.
Deneyde başarıyla nakledilen hücrelerin yerleştiği ve ciddi yan etki ya da bağışıklık probleminin yaşanmadığı bildirildi. Özellikle, önceki fetüs dokusu nakillerinde sıkça görülen ve hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkileyen graft-induced diskinezi (nakledilen hücrelerin neden olduğu kontrolsüz hareket bozukluğu) belirtilerine rastlanmadı. Bu sonuç, bemdaneprocel ürününün güvenliğini ve intraoperatif manyetik rezonans görüntülemenin (MRI) hassas implantasyon sağlama başarısını ortaya koydu.
Klinik açıdan değerlendirildiğinde, birçok hasta ya belirtilerinde stabilizasyon ya da anlamlı iyileşme gösterdi. Değerlendirme için MDS-UPDRS motor muayene skoru kullanıldı; bu ölçüm hastaların ilaç almadan önceki durumunu yansıttığı için gerçek motor fonksiyonun objektif kriterlerini sunuyor. Yüksek hücre dozuyla tedavi edilen hastalarda, beklenen yıllık kötüleşme eğilimi yerine 20 puandan fazla skor düşüşü kaydedildi. Ayrıca, bu hastaların günlük aktif ve az semptomlu “ON” zamanları ortalama 2.7 saat arttı; bu da günlük yaşam fonksiyonları ve bağımsızlık açısından önemli bir kazanım anlamına geliyor.
Faz 1 denemesi, sınırlı hasta sayısı ve kontrol grubunun olmaması gibi kısıtlamalara rağmen, yeterli güvenlik ve etkinlik sinyalleri vererek ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) onayıyla daha geniş çaplı, randomize ve plasebo kontrollü faz 3 çalışmasına hızla geçiş yapılmasını sağladı. Bu büyük ölçekli çalışma yaklaşık 100 hastayı kapsayacak ve hücre terapisinin klinik faydasını, uzun dönem dayanıklılığını ve en uygun dozajını bilimsel titizlikle değerlendirecek.
Bu yenilikçi tedavinin temelleri, MSK’daki Dr. Studer’in laboratuvarında 25 yıldan fazla süredir devam eden embriyonik kök hücrelerin dopamin üreten nöronlara farklılaştırılması konusunda yürütülen yoğun araştırmalara dayanıyor. Dr. Tabar’ın ekibi ile yapılan iş birliği, protokollerin saflık, işlevsellik ve klinik üretim standartlarına uygunluk açısından optimize edilmesini sağladı. Cell Stem Cell dergisinde 2021 yılında yayımlanan öncü preklinik çalışmalar, bemdaneprocel’in güvenliğini ve terapötik potansiyelini hayvan modellerinde ortaya koyarak insan klinik denemelerine zemin hazırladı.
MSK araştırmacılarının üstesinden geldiği önemli zorluklardan biri, hücre nakli sonrası ortaya çıkabilen graft-induced diskinezi problemini ortadan kaldırmak oldu. Yenilikçi hücre saflaştırma tekniklerinin ve kontrollü intraoperatif cerrahi yöntemlerin kombinasyonu, bu riskin minimuma inmesini sağladı. Bu başarının hasta deneyimi üzerinde olumlu etkisi büyük olmakla kalmayıp, rejeneratif nörolojide yeni bir güvenlik standardı da oluşturuyor.
İlerleme tekniklerinden intraoperatif MRI kullanımı, hücrelerin putamen bölgesine tam isabetle, hedef dışı dozajlama ve komplikasyon riskini azaltarak nakledilmesini sağladı. Bu ileri görüntüleme destekli cerrahi yaklaşım, farklı disiplinlerden uzmanlıkların bir araya gelerek karmaşık tedavilerin başarısına katkısını gösteren örnek teşkil ediyor.
Dr. Tabar, bu rejeneratif stratejinin Parkinson hastalığının ötesine geçerek diğer nörodejeneratif rahatsızlıklarda ve kanser bakımından kaynaklanan nörolojik komplikasyonlarda da uygulama potansiyeline sahip olduğunu düşünüyor. Hücre yenilenmesi ve sinir devrelerinin yeniden yapılandırılması prensiplerinin, merkezi sinir sistemi hastalıkları ile mücadelede geniş kitlelerin faydasına sunulabileceğini vurguluyor.
İyimserliğe rağmen, araştırmacılar uzun vadede nakledilen nöronların hayatta kalışı, beyinle entegrasyonu, fonksiyonel sürekliliği ve immünolojik etkiler gibi birçok önemli sorunun yanıtlanması gerektiğini belirtiyor. Faz 1 denemesi katılımcılarının uzun süreli takibi devam ediyor ve yaklaşan faz 3 çalışması tüm bu soruları kapsamlı şekilde ele almayı hedefliyor.
Bu çalışma, akademik sağlık merkezleri ile endüstri arasındaki verimli iş birliğinin de başarılı bir örneği. BlueRock Therapeutics’in sponsorluk ve deneme yürütücülüğünü üstlendiği projede, Dr. Studer ve Dr. Tabar danışman olarak yer alarak laboratuvardan klinik uygulamaya sorunsuz geçişi destekliyor.
Özetle, embriyonik kök hücre kaynaklı dopaminerjik nöron öncüsü naklinin güvenliliği ve ilk etkinlik sinyalleri, rejeneratif nörolojide önemli bir dönüm noktasını işaret ediyor. Bu inovatif tedavi yaklaşımı, Parkinson hastalığı yönetiminde yalnızca semptom kontrolü odaklı yaklaşımlardan, tamir ve restorasyon temelli yeni bir paradigma oluşturma potansiyeli taşımakta.
Nöroloji alanı faz 3 deneme sonuçlarını sabırsızlıkla beklerken, MSK’daki 25 yılı aşkın süren yoğun bilimsel araştırmanın temelini attığı bu çalışma, kök hücre biliminin en zorlu nörodejeneratif hastalıklardan birine çözüm getirme konusunda yarattığı umudu bir kez daha ortaya koyuyor.
Araştırma Konusu: People
Makale Başlığı: Phase 1 trial of hESC-derived dopaminergic neurons for Parkinson’s Disease
Haberin Yayın Tarihi: 16-Apr-2025
Anahtar Kelimeler: Parkinson’s disease; Stem cell research