Mide Kanserinde Erken Genetik Mutasyonlar ve Riskler

admin
By admin
6 Min Read
Disclosure: This website may contain affiliate links, which means I may earn a commission if you click on the link and make a purchase. I only recommend products or services that I personally use and believe will add value to my readers. Your support is appreciated!

Son yıllarda, Hong Kong Üniversitesi Li Ka Shing Tıp Fakültesi araştırmacıları, mide kanserinin başlangıç aşamalarında gerçekleşen moleküler ve hücresel değişikliklere dair çığır açan bulgular ortaya koydu. Mide kanseri, dünya çapında en ölümcül kanser türlerinden biri olarak kabul edilirken, erken evredeki bu önemli değişimlerin anlaşılması hastalığın teşhis ve önlenmesi konusunda yeni kapılar açıyor. Gelişmiş genom dizileme teknikleri ve yenilikçi üç boyutlu organoid modelleri kullanılarak gerçekleştirilen bu çalışmalar, mide tümör gelişiminin gizemli erken safhalarını detaylıca ortaya koyuyor.

Mide kanseri özellikle Doğu Asya bölgesinde yoğun bir sağlık problemi olmaya devam ediyor. Hong Kong nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ini etkileyen Helicobacter pylori enfeksiyonu bu kanserin başlıca nedenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Helicobacter pylori, kronik mide iltihabına neden olarak mide dokusunda bağırsak metaplazisi (IM) gibi öncü lezyonların gelişimini kolaylaştırıyor. Bununla birlikte, normal mide epitelinin erken kanserleşme süreçlerine geçmesinde rol oynayan moleküler olaylar uzun süre belirsiz kaldı. HKUMed ekibi, bu boşluğu kapatmak amacıyla normal ve preneoplastik mide dokularının mutasyon haritalarını detaylı şekilde çıkardı.

Araştırmada, Wellcome Sanger Enstitüsü ve MIT-Harvard Broad Enstitüsü’nden bilim insanlarının da yer aldığı multidisipliner bir ekip, 238 normal mide mukozası örneği üzerinde tüm genom dizilemesi gerçekleştirdi. Ayrıca, mide kanseri olan ve olmayan 829 hasta örneğinde hedefe yönelik dizileme yöntemleriyle mutasyonlar tespit edildi. Hong Kong, ABD ve İngiltere’den temin edilen bu kapsamlı veri seti, histolojik olarak normal görünümdeki mide dokularında ömür boyu biriken somatik mutasyonların ayrıntılı analizine olanak sağladı.

Elde edilen sonuçlar, normal mide bezlerinde yılda ortalama 28 mutasyonun biriktiğini gösterdi. Ancak mide kanseri tanısı konmuş hastalarda bu mutasyon yükünün iki katından fazla olduğu ve özellikle bağırsak metaplazisi bulunan bölgelerde mutasyonların yoğunlaştığı belirlendi. Bunun ötesinde, bazı mide bölgelerinde gençlik ve erken yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıktığı düşünülen yapısal kromozom anormallikleri, özellikle belirli kromozomların trisomisi gibi değişiklikler gözlendi. Bu durum, kronik iltihap ve enfeksiyon kaynaklı mutajenik etkilerin genetik yapıyı erken yaşlarda nasıl bozduğuna dair güçlü kanıtlar sundu.

Genomik analizlerin tamamlayıcısı olarak, araştırmacılar mide kanserine sahip hastalardan alınan doku örneklerinden bağırsak metaplazisi üç boyutlu organoid modelleri geliştirdi. Organoidler, orijinal dokunun mimarisini ve işlevi yansıtarak laboratuvar ortamında hücresel dinamiklerin detaylı incelenmesine imkan tanıyor. Profesör Helen Yan Hoi-ning ve Profesör Leung Suet-yi’nin öncülüğünde oluşturulan 70’in üzerinde organoid, bağırsak metaplazisinin farklı aşamalarını temsil ederek premalign transformasyon süreçlerinin modellenmesini sağladı.

İncelenen organoidlerde, bağırsak ve mide hücrelerine özgü farklı belirteçlerin aynı anda ifade edildiği ‘hibrit’ hücresel fenotipler tespit edildi. Bu durum, normal mide veya bağırsak hücresi kimliklerinden farklı olarak, fetal gelişim sırasında aktif olan gen ağlarının yeniden etkinleşmesine işaret ediyor. Bu gelişimsel plastiklik, malign tümörlerde gözlenen hücresel esnekliğe benzer özellikler taşıyor ve böylece bu premalign hücrelerin kromozom 20’nin çoğalması gibi genetik kazanımlarla kötü huylu karakterler kazanmasına zemin hazırlıyor.

Bu bulgular, sadece temel bilim açısından değil, klinik uygulama açısından da büyük önem taşıyor. Dünya genelinde yaklaşık her dört kişiden birinde görülen bağırsak metaplazisinin hangilerinin invaziv mide kanserine dönüşme riski taşıdığını belirlemek, kişiselleştirilmiş tarama ve tedavi stratejileri için kritik önem arz ediyor. Organoid platformları, erken preneoplastik evreleri doğru temsil ederek bu ayrımın yapılmasında etkili bir araç olabilir.

Araştırmanın önemli sonuçlarından biri de, erken yaşamdan itibaren kronik mide iltihabı ve enfeksiyonları tetikleyen çevresel ve yaşam tarzı faktörlerinin mide kanserini tetikleyen genetik instabiliteyi nasıl hızlandırdığına dair yeni anlayışların sağlanmasıdır. Sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, yüksek tuzlu diyet ve Helicobacter pylori enfeksiyonu gibi risk faktörleri, genetik hasarın artmasına neden olarak kötü huylu dönüşümü hızlandırıyor.

Yaşayan organoid modellerinin sağladığı bir diğer avantaj ise, erken değişiklikleri hedef alan terapötik ilaç gelişimine olanak tanımasıdır. Profesör Leung, bu modellerin yüksek verimli ilaç tarama platformları olarak kullanılabileceğini, böylece premalign lezyonların ilerlemesini durdurmaya veya tersine çevirmeye yönelik farmakolojik ajanların geliştirilmesinde kritik rol oynayacağını belirtiyor. Bu yaklaşım, mide kanserinin küresel yükünü azaltma potansiyeline sahip yenilikçi tedavilere öncülük edebilir.

Bu kapsamlı araştırma, Wellcome Sanger Enstitüsü’nden Prof. Sir Michael R Stratton ve HKUMed’den Prof. Leung Suet-yi gibi önde gelen bilim insanlarının eş liderliğinde yürütüldü. Uluslararası düzeyde disiplinler arası iş birliğiyle gerçekleştirilen çalışmalar, mide kanserinin önlenmesi ve erken teşhisi için çok boyutlu bilimsel yaklaşımlar gerekliliğini vurguluyor.

Çalışmalar, Hong Kong hükümetinin Yenilik ve Teknoloji Komisyonu tarafından desteklenen Health@InnoHK girişimine bağlı Onkoloji ve İmmünoloji Merkezi ile Wellcome Trust başta olmak üzere çeşitli araştırma fonları tarafından finanse edildi. Ayrıca, hayır kurumları ve rekabetçi hibelerle sağlanan destekler, mide kanseriyle mücadelede yenilikçi araştırmaların önemine global ölçekte işaret ediyor.

Özetle, HKUMed öncülüğündeki bu araştırma, mide kanserinin başlangıcında sessizce biriken mutasyonların ve premalign hücrelerdeki plastisitenin kapsamlı genomik analizlerle ve ileri hücresel modellerle birleştiği yeni bir bilimsel ufuk açıyor. Erken evrede tanımlanan bu moleküler ve hücresel değişimlerin klinik müdahalede kullanılabilmesi, mide kanserinin önlenmesini sağlayarak dünya genelinde sayısız hayat kurtarabilir.

Araştırma Konusu: Erken moleküler ve hücresel değişimlerin mide kanseri başlangıcı ve ilerlemesi üzerindeki etkileri.

Makale Başlığı: The somatic mutation landscape of normal gastric epithelium

Haberin Yayın Tarihi: 10 Nisan 2025

Web References:
https://www.nature.com/articles/s41586-025-08708-6
https://gut.bmj.com/content/74/4/522

Resim Credits: The University of Hong Kong

Anahtar Kelimeler: Mide kanseri, keşif araştırması, kanser araştırması, bağırsak metaplazisi, genomik mutasyonlar, organoid modelleri, erken kanser teşhisi, mide epitel, Helicobacter pylori, kronik iltihap

Share This Article
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir