Çocuklukta Hava ve Işık Kirliliği ile Tiroid Kanseri Risk Artışı

admin
By admin
7 Min Read
Disclosure: This website may contain affiliate links, which means I may earn a commission if you click on the link and make a purchase. I only recommend products or services that I personally use and believe will add value to my readers. Your support is appreciated!

Yale Üniversitesi’nden gelen yeni araştırma, erken yaşam dönemindeki çevresel maruziyetlerin çocukluk çağı tiroid kanseri riskini artırdığına dair önemli bulgular sunuyor. Environmental Health Perspectives dergisinde yayımlanan bu kapsamlı çalışma, perinatal dönemde maruz kalınan ince partikül hava kirliliği (PM2.5) ve gece dış ortam yapay ışığının (O-ALAN) çocuk ve ergenlerde papiller tiroid kanseri gelişimiyle anlamlı bir ilişkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor. Çalışma, pediatrik kanserlerin çevresel faktörlerle nasıl yakından bağlantılı olduğunu gösterirken, özellikle hassas grupların maruz kaldığı kirliliklerin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini çarpıcı biçimde vurguluyor.

Araştırma, Yale Üniversitesi’nin çeşitli departmanları ve ABD’nin farklı kurumlarından uzmanların katılımıyla gerçekleştirilmiş olup, 20 yaş altındaki tiroid kanseri tanısı alan çocuk ve genç yetişkinlerin verilerini kapsamaktadır. California eyaletindeki katılımcılar üzerinde yapılan çalışma, katılımcıların doğum yerleri baz alınarak uydu görüntüleri ve gelişmiş coğrafi algoritmalar kullanılarak PM2.5 ve O-ALAN düzeyleri bireysel bazda tahmin edilmiştir. Bu yöntem, yoğun kentleşmenin ve farklı kirlilik düzeylerinin birarada var olduğu California’ya özgü bir ortamda çevresel risk faktörlerini detaylı biçimde incelemeyi sağlamıştır.

PM2.5, çapı 2.5 mikrometreden küçük olan parçacıklar olup, özellikle kentsel ulaşım emisyonları, sanayi faaliyetleri ve yanma kaynaklarından ortaya çıkar. Bu ultra küçük parçacıklar, solunum yolundan derin akciğerlere kadar nüfuz edebilmekte ve sistemik dolaşıma geçebilmektedir. Kan dolaşımına girdiklerinde endokrin sistemde, özellikle tiroid hormonlarının sentezi ve salgılanmasını düzenleyen yollarda bozulmaya yol açarlar. Araştırma, PM2.5 yoğunluğundaki her 10 mikrogram/m3 artışın, çocukluk çağı tiroid kanseri gelişme olasılığını yaklaşık %7 oranında artırdığını ortaya koymaktadır; bu da hava kirliliğinin kanserojen etkisini bilimsel olarak desteklemektedir.

Buna paralel olarak, dış ortamdaki gece yapay ışık maruziyeti olan O-ALAN da çalışma kapsamına alınmıştır. Sokak lambaları, ticari tabela ışıkları ve konut aydınlatmaları gibi kaynaklardan doğan bu ışık kirliliği, melatonin hormonu üretimini baskılayarak biyolojik saat üzerinde ciddi tahribat yaratır. Melatonin; hücre büyüme ve bağışıklık fonksiyonlarını düzenleyen, tümör oluşumunu engelleme potansiyeli ile bilinen önemli bir hormondur. Yüksek seviyede gece ışık kirliliğine maruz kalınan bölgelerde doğan çocuklarda tiroid kanseri riskinde %23-25 arasında belirgin bir artış saptanmıştır. Bu bulgu, yapay ışık uygulamalarının çocuk sağlığı üzerindeki etkilerinin derinlemesine yeniden değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Araştırmanın dikkat çekici bir diğer sonucu, tiroid kanseri riskinin en yüksek olduğu yaş grubunun 15-19 yaş aralığı olması ve Hispanic (İspanyol kökenli) popülasyonda daha belirgin artış gösterilmesidir. Bu durum, çevresel maruziyetlerin genetik faktörler ve sosyoekonomik durumla etkileşim içinde olabileceğini düşündürmekte, çevresel adalet açısından önemli soruları gündeme getirmektedir. Tarihsel olarak marjinalleşmiş grupların hem hava kirliliği hem de ışık kirliliğine daha fazla maruziyet gösterdiği bilinirken, bu durum çocukluk çağı kanser insidansı ve tedavi sonuçlarındaki eşitsizliklerin temel nedenlerinden biri olabilir.

Bu ilişkilerin altında yatan biyolojik mekanizmalar oldukça karmaşıktır. PM2.5 partikülleri, yüksek oranda toksik organik bileşikler taşır, bunlar oksidatif stres ve DNA mutasyonlarına yol açabilir. Ayrıca, tiroid bezinin gelişimi ve işlevi için kritik hormonal yollarda da bozulmalar yaratabilirler. Benzer biçimde, O-ALAN’ın melatonin baskılayıcı etkisi, gen ekspresyonlarını değiştirerek hormonal dengesizliklere ve endokrin dokularda tümör oluşumuna zemin hazırlayabilir. Her iki maruziyet tipi farklı yollarla tiroid kanseri gelişiminde etkili olurken, sonuçta endokrin sistem üzerindeki geniş etkileşim alanları birbiriyle kesişmektedir.

Pediatrik tiroid kanseri, erişkin tiroid kanserlerinden farklı klinik özellikler taşır. Çocuk hastalar, genellikle tanı anında daha ileri evrelerde ve daha büyük kitlelerle başvurur. Bu durum, tedavi protokollerini zorlaştırmakta ve uzun vadede nörokognitif bozukluklar, fiziksel engellilikler gibi çok sayıda kronik sorun riski yaratmaktadır. Ayrıca, çocukluk çağı kanserlerinde psikososyal etkiler, anksiyete ve depresyon gibi ruh sağlığı problemlerini tetikleyerek yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler.

Bu çalışma, çoğunlukla erişkinlerde incelenen çevresel kanserojenlerin çocukluk çağı üzerindeki etkilerini görünür kılarak konusu nadiren ele alınan bir alanı açığa çıkarmıştır. Hava kirliliği ve ışık kirliliği gibi modifiye edilebilir risk faktörlerinin azaltılması, çocukluk çağında tiroid kanseri vaka sayılarının düşürülmesinde önemli halk sağlığı müdahaleleri olarak değerlendirilebilir. Yale Üniversitesi’nden baş araştırmacı Dr. Nicole Deziel, bu yaygın çevresel etkilerin önlenmesinin özellikle gelişimsel dönemde kanserin önlenmesinde anlamlı kazanımlar yaratabileceğini vurgulamaktadır.

Araştırmanın sunduğu bulgulara rağmen, neden-sonuç ilişkisini netleştirmek için uzun dönemli ve daha hassas maruziyet ölçümlerinin yapılacağı yeni çalışmalar yapılması gereklidir. Ayrıca, çevresel faktörler ile bireysel genetik yatkınlık arasındaki etkileşimlerin de incelenmesi; böylece kişiye özel önleyici sağlık stratejilerinin geliştirilmesi hedeflenmelidir. Bu bağlamda, atılacak sonraki adımlar, hem bilimsel hem de klinik açıdan yeni ufuklar açacaktır.

Çevresel adalet perspektifinden bakıldığında, çalışma, kirlilik kontrol politikaları ve kentsel planlama uygulamalarının sağlık eşitsizlikleri üzerindeki etkilerini sorgulatmaktadır. Renkli ve düşük gelirli nüfusların PM2.5 ve O-ALAN maruziyetlerinin yüksek olması, yapısal eşitsizliklerin sağlık risklerine dönüştüğüne işaret eder. Bu toplulukların hedeflendiği özel projeler ve kirlilik azaltıcı önlemler, daha adil bir sağlık ortamı yaratmak için olmazsa olmazdır.

Özetle, bu öncü çalışma, erken yaşam çevresel faktörlerinin, özellikle ince partikül hava kirliliği ve gece yapay ışık maruziyetlerinin, çocuk ve ergenlerde papiller tiroid kanseri riskini önemli ölçüde artırdığını ortaya koymaktadır. Kentleşmenin ve sanayileşmenin hızla arttığı dünyamızda, bu tür çevresel faktörlerin kontrolü ve azaltılması, gelecek nesillerin sağlık güvenliğini sağlamak açısından giderek kritik hale gelmektedir. Halk sağlığı politikalarında çevresel sürdürülebilirlik ve maruziyetlerin minimize edilmesi, çocukluk çağı kanseri önleme stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.

**Araştırma Konusu**: Erken yaşamda ince partikül hava kirliliği (PM2.5) ve dış ortam yapay ışığı (O-ALAN) maruziyetlerinin pediatrik papiller tiroid kanseri riski ile ilişkisi.

**Web References**:
– Çalışma makalesi Environmental Health Perspectives: https://ehp.niehs.nih.gov/doi/10.1289/EHP14849
– IARC raporu, hava kirliliği ve kanser: https://www.iarc.who.int/wp-content/uploads/2018/07/AirPollutionandCancer161.pdf
– O-ALAN etkileri üzerine PubMed makalesi: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36521545/
– Dengesiz maruziyet ve çevresel adalet makalesi: https://ehp.niehs.nih.gov/doi/10.1289/EHP10904

**Doi Referans**: 10.1289/EHP14849

**Anahtar Kelimeler**: Tiroid kanseri, pediatrik kanser, PM2.5, ince partikül madde, dış ortam yapay ışığı, çevresel kanserojenler, endokrin bozucu, çevresel adalet, pediatrik epidemiyoloji, kanser risk faktörleri

Share This Article
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir