TÜİK tarafından açıklanan Şubat 2025 perakende satış verileri, Türkiye ekonomisinde sektörlerin farklı seyir izlediğini gözler önüne serdi. Özellikle tekstil, giyim ve ayakkabı perakendeciliğinde son dört yılın en düşük satış hacmi kaydedilirken, kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinde ise önemli bir artış yaşandı. Bu farklılaşma, ekonomik gelişmeler ve tüketici davranışlarındaki değişimlerin somut bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Tekstil, giyim ve ayakkabı sektöründe bu önemli düşüşün arkasında ekonomik belirsizlikler ve tüketicilerin harcama alışkanlıklarındaki temkinli yaklaşım yatıyor. İnsanlar, gelirlerindeki durgunluk ve genel ekonomik risk algısı nedeniyle sarf malzemelerine kıyasla zorunlu olmayan harcamalarını azaltıyor. Söz konusu sektör de, özellikle dış görünüşe yönelik kişisel harcamaların ilk kıstığı alan olarak öne çıkıyor. TÜİK verileri, bu trendin dört yıldır sürmekte olan yavaşlamanın yeni bir dip noktaya ulaşması anlamına geldiğini ortaya koyuyor.
Öte yandan kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinde yaşanan artış, perakende sektörüne canlılık kazandırıyor. Aylık yüzde 3.5, yıllık yüzde 17.5 gibi ciddi oranlardaki yükseliş, bu segmentin tüketici tercihleri içinde giderek önem kazandığını gösteriyor. Bu durum, sadece kişisel bakım ürünlerine yönelik artan talep ile açıklanamaz; aynı zamanda tüketicilerin yaşam kalitesine yönelik harcamalara öncelik verdiğine işaret eder. Pandemi sonrası toplumda artan sağlık ve bakım bilincinin kozmetik sektörü üzerinde etkili olduğunu söylemek mümkün.
Bu zıt gelişmelerin ekonomi üzerindeki yansımalarını incelerken, sektörlerin geleceğine dair ipuçları bulmak mümkün. Tekstil sektöründe yaşanan talep daralmasının önümüzdeki aylarda daha da derinleşebileceği endişesi, sektörde çalışan yüz binlerce işçi ve tedarikçi firmalar için ciddi bir risk oluşturuyor. Ancak diğer taraftan kozmetik ve kişisel bakım sektöründeki büyüme, yeni iş sahaları ve yatırım fırsatları anlamına geliyor. Bu sektörler, girişimciler ve yatırımcılar için gelecek vaat eden alanlar olarak dikkat çekiyor.
Tüketici davranışlarındaki bu değişiklikler, genel ekonomik dinamiklerden bağımsız değil. Enflasyonun belirli kalemlerdeki etkisi ve gelir dağılımındaki dengesizlikler, harcama önceliklerini şekillendiriyor. Örneğin, temel zorunluluklar dışında kalan harcamalarda kısıntı yapılmakta, buna karşılık bireylerin kendilerine ayırdığı bütçe kişisel bakım ürünlerine yönlenmekte. Bu durum, ekonomik olarak zorlu dönemlerde bile insan psikolojisinin ve sosyal gereksinimlerin farklı şekillerde karşılık bulduğunu gösteriyor.
Tekstil sektöründeki gerilemenin bir diğer nedeni olarak, dijitalleşme ve e-ticaretin hızla yükselişi gösterilebilir. Fiziksel mağazaların satış gelirlerinde yaşanan daralma, tüketicilerin alternatif alışveriş kanallarına yönelmesinden kaynaklanıyor. Ancak e-ticaret üzerinden yapılan satışlarda da fiyat rekabetinin çok sert olması, sektör genelinde kâr marjlarının düşmesine neden oluyor. Bu durum, firmaların yeni stratejiler geliştirmelerini zorunlu kılıyor ki, büyümenin sürdürülebilir olması için inovatif çözümler şart.
Kozmetik ve kişisel bakım ürünlerindeki artış ise, pazarlama ve reklam sektörünün başarılı hamleleriyle destekleniyor. Sosyal medya fenomenleri ve dijital influencer’ların ürün ilgisini artırması, satışlara direkt katkıda bulunuyor. Ayrıca, çevre dostu ve doğal içerikli ürünlere olan talebin artması, sektördeki dinamizmi canlı tutuyor. Tüketicilerin bilinçli tercihler yapması, markaların ürün geliştirme ve sunum süreçlerinde önemli yeniliklere gitmesine yol açıyor.
Bu ekonomik veriler ışığında perakende sektörüne ilişkin çıkarımlar yapmak, geniş perspektifte Türkiye ekonomisinin genel görünümüne dair ipuçları sunuyor. Özellikle iç talebin kısıtlandığı alanlarda sektörlerin krize dirençli davranması ve dönüşüm yetenekleri kritik önem taşıyor. Moda ve tekstil gibi geleneksel sektörlerin hızlı biçimde adapte olmaması, ilerleyen dönemlerde daha büyük sorunlarla karşılaşabileceğini düşündürüyor. Buna karşılık, kozmetik ve kişisel bakım gibi alanlarda yenilikçi yaklaşımlar ve tüketici odaklı stratejilerle büyüme devam ediyor.
Perakende sektöründeki bu çelişkili gelişmeler, aynı zamanda istihdam ve sosyal kalkınma açısından da farklı etkiler yaratıyor. Tekstil, giyim ve ayakkabı sektöründeki satış hacmi düşüşü, işçi çıkarmalar ve küçülme riskini beraberinde getirirken; kozmetik sektöründeki büyüme, yeni istihdam alanları oluşturuyor. Bu durum, işgücü piyasasında sektör bazında kutuplaşmaya yol açabilir. Bu nedenle politika yapıcıların, sektörler arası dengeyi sağlama adına destek programları geliştirmesi önem kazanıyor.
Araştırmalar, tüketicilerin pandemi sürecinden sonra kişisel bakıma ve sağlığa daha fazla önem verdiğini gösteriyor. Bu psikolojik ve sosyolojik değişim, kozmetik ve kişisel bakım ürünlerine olan talebin yükselmesini açıklıyor. Sağlıklı ve estetik yaşam beklentisi, perakende sektörünün bu segmentinde sürdürülebilir büyümeye zemin hazırlıyor. Markaların bu gelişmeleri yakından takip etmesi ve yenilikçi ürünlerle pazara yön vermesi bekleniyor.
Ekonomistler ve sektör temsilcileri, Şubat 2025 verilerinden hareketle önümüzdeki dönemde sektörlerin farklı performans göstereceği görüşünde birleşiyor. Tekstil alanında yeniden toparlanma süreci için yapısal reformlar ve destekler gerektiğine vurgu yapılırken; kozmetik ve kişisel bakım sektöründe ise inovasyon ve pazar çeşitlendirme çabalarının hızlandırılması çağrısı yapılıyor. Bu noktada, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik temalarının ön plana çıkması, sektörlerin uzun vadeli başarıları için belirleyici olacak.
Sonuç olarak, TÜİK’in Şubat 2025 perakende satış verileri, ekonominin farklı alanlarında yaşanan dinamik değişimlerin net bir fotoğrafını sunuyor. Tekstil, giyim ve ayakkabı sektörlerindeki dalgalanma ve gerilemeye karşılık, kozmetik ve kişisel bakım ürünlerindeki büyüme, tüketici davranışlarının ve piyasa koşullarının ne denli çeşitlilik gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu gelişmelerin ışığında, ekonomik stratejilerin ve sektör politikalarının bu değişime uygun olarak şekillendirilmesi, Türkiye perakendesinin geleceği açısından hayati önemde.