Çekici: Deprem İçin Hepimiz Sorumluluk Almalıyız

admin
By admin
8 Min Read
Disclosure: This website may contain affiliate links, which means I may earn a commission if you click on the link and make a purchase. I only recommend products or services that I personally use and believe will add value to my readers. Your support is appreciated!

Türkiye, coğrafi yapısı nedeniyle deprem kuşağında yer alan ülkeler arasında üst sıralarda bulunuyor. Son yıllarda yaşanan yıkıcı depremler, doğal afetlere karşı hazırlıklı olmanın ve dayanıklı yapıların önemini bir kez daha ortaya koydu. Gayrimenkul sektörü temsilcileri ise bu kritik dönemde üzerlerine düşen sorumluluğun bilinciyle hareket ediyor. GYODER Başkanı Neşecan Çekici’nin son açıklamaları, sektörün deprem gerçeğiyle yüzleşerek yeni bir döneme adım attığını gösteriyor. Çekici, “Deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenirken, gayrimenkul sektörü olarak üzerimize düşeni yapmalıyız” sözleriyle, sektörün rolünü ve bu süreçte atılması gereken adımları net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu durum, sadece yapıların dayanıklılığının artırılması anlamına gelmiyor; aynı zamanda bilinçlendirme ve sürdürülebilir urbanizasyon stratejilerinin de hayata geçirilmesini gerektiriyor.

Türkiye’de gayrimenkul piyasası, geniş ve dinamik yapısıyla ülke ekonomisinin lokomotifi konumunda. Ancak, bu sektörün deprem gerçeğine karşı yeterince hazırlıklı olup olmadığı uzun zamandır tartışılan bir konu oldu. Neşecan Çekici’nin vurguladığı gibi, sektör artık pasif bir bekleyiş içinde değil; aksine proaktif bir tutum sergilemek zorunda. Bu da beraberinde ciddi sorumluluk ve karar alma mekanizmalarında radikal değişiklikler getirmeli. Özellikle kentsel dönüşüm projelerinin hızlandırılması, riskli bölgelerde yeni yerleşim alanlarının oluşturulması ve malzeme kalitesinin yükseltilmesi gibi hususlar öncelikli hale gelmeli. Çekici’nin ifadeleri, sektör temsilcilerine adeta bir çağrı niteliğinde: “Değişime ayak uydurmalı, halkın güvenliğini esas alan politikaları benimsemeliyiz.”

Gayrimenkul sektörünün risk yönetimi kapasitesi, deprem gibi öngörülemeyen afetlere karşı dayanıklı kentler inşa etmekle doğrudan ilişkili. Burada sadece yapıların sağlamlığı değil, aynı zamanda yerel yönetimlerin, özel sektörün ve akademisyenlerin iş birliği içinde hareket etmesi hayati önem taşıyor. GYODER Başkanı’nın açıklamaları, çok paydaşlı bir yaklaşımın gerekliliğine ışık tutuyor. Bu çerçevede, yatırımcıların bilinçlendirilmesi, standartların sıkılaştırılması ve mevzuatın deprem risklerine uygun olarak güncellenmesi zorunlu hale geliyor. Çekici, gayrimenkul sektöründeki herkesin bu dönüşümün bir parçası olması gerektiğini ifade ederken, geniş kapsamlı bir strateji ve ortak akıl gerekliliğine işaret ediyor.

Kentsel dönüşüm, Türkiye’nin deprem riskine karşı en etkili savunma mekanizmalarından biri olarak öne çıkıyor. Ancak bu sürecin sadece fiziksel dönüşümü hedeflemekten çıkıp sosyal dokuyu ve ekonomik sürdürülebilirliği gözetmesi gerekiyor. Neşecan Çekici’nin sözlerinde de açıkça anlaşıldığı üzere, dönüşümümüz somut yapılar kadar, bu yapıları var eden toplumun psikolojisi ve günlük yaşam alışkanlıklarıyla da ilgilenmeli. Deprem sonrasında ortaya çıkan tahribat sadece binalarla sınırlı kalmıyor; ekonomik kayıplardan sosyal yapıların zarar görmesine kadar geniş bir yelpazede olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle, sektördeki tüm paydaşların, sadece yapısal iyileştirmelere odaklanmayıp, afetlere hazırlık ve müdahale mekanizmalarını da geliştirmesi gerekiyor.

Sektördeki oyuncuların sorumluluğu sadece yeni projelerde değil, mevcut yapı stoklarının yenilenmesinde de kendini göstermeli. Türkiye’de yaşlı ve riskli yapıların oranı hala oldukça yüksek. GYODER Başkanı’nın dediği gibi, bu binalar bir felaket anında öncelikli riskler arasında yer alıyor. Dolayısıyla, kapsamlı bir envanter çalışması yapılmalı ve önceliklendirilmiş bir yenileme programı hayata geçirilmeli. Bu programın finansman modelleri, kamu-özel sektör iş birlikleri ve teknik altyapısı güçlü olmalı. Ayrıca vatandaşların bu sürece katılımı ve bilgilendirilmesi de kritik bir öneme sahip. Neşecan Çekici’nin görüşleri, bu yaklaşımların aslında sürdürülebilir gayrimenkul politikalarının temelini oluşturduğunu gösteriyor.

Teknolojik gelişmeler gayrimenkul sektöründe deprem riski yönetiminde etkin bir rol oynuyor. Akıllı bina teknolojileri, dayanıklı yapı malzemeleri ve deprem erken uyarı sistemleri artık sıradan hale geliyor. Neşecan Çekici’nin açıklamalarında da dikkat çekilen bu gelişmeler, sektörün geleceğe yönelik güvenlik anlayışını radikal biçimde değiştirebilir. Yatırımcıların ve geliştiricilerin bu teknolojileri benimsemesi, sadece maliyetlerin artmasına değil, aynı zamanda can ve mal güvenliğinin sağlanmasına katkı sunuyor. Ancak bu dönüşümün geniş kitlelere ulaştırılması için bilgi paylaşımının artırılması ve teşvik mekanizmalarının devreye girmesi şart. Sektörün bu dinamizmi yakalaması, Türkiye’nin deprem riskiyle mücadelesinde önemli bir adım olacaktır.

Deprem gerçeğiyle yaşamak, yalnızca fiziksel olarak değil, farkındalık ve bilinç düzeyinde de önemli bir değişikliği gerektiriyor. GYODER Başkanı’nın da vurguladığı üzere, gayrimenkul sektörü bu bilinçlenme sürecinde hem öncü hem de destekleyici bir rol üstlenmeli. Tüketicilerin bilinçli tercih yapabilmesi, güvenli yaşam alanlarına erişimin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülüyor. Sektörün bu noktada şeffaflık, bilgilendirme ve güvenilirlik kriterlerini ön planda tutması gerekiyor. Neşecan Çekici’nin mesajları, hem üretici hem tüketici tarafına önemli sorumluluklar yüklüyor. Bu kapsamda, eğitim programları, sertifikasyon süreçleri ve düzenli denetimler sektörde standartların yükseltilmesi için elzem unsurlar olarak öne çıkıyor.

Ülke genelinde deprem risk haritalarının güncellenmesi ve bu bilgilerin özel sektöre etkin şekilde aktarılması, gelişmiş risk yönetiminin temel taşlarından biri. GYODER Başkanı, sektörün bu verileri iyi analiz ederek, projelerini ve stratejilerini buna göre şekillendirmesi gerektiğini ifade ediyor. Riskli bölgelerde yatırımın sınırlandırılması ya da bu bölgelerde mutlaka dayanıklı yapıların inşa edilmesi, atılması gereken adımlar arasında yer alıyor. Ayrıca, sigorta sistemlerinin yaygınlaştırılması ve afet sonrası destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, sadece bireylerin değil, sektörün de kendini korumasına imkân sağlar. Bu yöntemler, gayrimenkul sektörünün sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasında kritik rol oynayacaktır.

Sosyal sorumluluk bilinci, gayrimenkul sektörünün depremle mücadele stratejisinde giderek ön plana çıkıyor. Neşecan Çekici’nin açıklamaları, sektörün sadece kâr odaklı hareket etmediğinin göstergesi. Sektör temsilcileri, toplumun güvenliği ve refahı için ortak hareket etmenin gerekliliğine inanıyor. Bu yaklaşım, kriz anlarında hızla reaksiyon verilebilen, dayanışma kültürünün geliştiği sağlıklı kentlerin oluşmasını sağlar. Halkın afetlere karşı bilinçlendirilmesi, güvenli yaşam alanlarının oluşturulması ve kamu-özel sektör iş birliğiyle yürütülen projeler, bu vizyonun somut örnekleri haline geliyor. Neşecan Çekici’nin ifadeleri, sektörün toplumsal sorumluluğunu nasıl benimsediği konusunda önemli bir perspektif sunuyor.

Ekonomik boyut, deprem risk yönetiminde göz ardı edilmemesi gereken diğer bir faktör. Gayrimenkul sektörü, her ne kadar ekonomik aktivitenin merkezi olsa da, deprem gibi afetler ekonomik istikrarsızlığın da kaynağı olabiliyor. Neşecan Çekici’nin değerlendirmeleri, sektörün riskleri finansal planlamalarına entegre etmesi gerektiğine işaret ediyor. Etkili ve önleyici sistemler geliştirilmezse, ekonomik kayıplar ve yatırımcı güveni zedelenebilir. Bu nedenle, sürdürülebilir ve dayanıklı yapıların teşvik edilmesi ekonomik istikrarın sağlanması açısından hayati önem taşıyor. Sektörün bu bilinçle hareket etmesi, Türkiye ekonomisinin uzun vadede güçlenmesi için de kritik bir adımı simgeliyor.

Deprem gerçeğiyle yaşamayı sadece sektörel anlamda değil, bireysel düzeyde de öğrenmek gerekiyor. Neşecan Çekici’nin sözlerinde bu hususa dair önemli bir çağrı var. Vatandaşların bilinçlendirilmesi, deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenlerin öğretilmesi, güvenli yaşam alanlarının seçilmesi büyük önem taşıyor. Gayrimenkul sektörü, bu sürecin bir parçası olarak toplumun tüm kesimleriyle iletişimde olmalı. Sağlıklı bilgi akışı, panik ve yanlış bilgilendirmelerle mücadelede etkili bir araç olarak hizmet verir. Böylece, sadece yapısal değil, psikolojik sağlamlık da sağlanabilir. Çekici’nin sözleri, sektörün bu farkındalıkta öncü rol oynayabileceğini ve oynaması gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Sonuç olarak, GYODER Başkanı Neşecan Çekici’nin açıklamaları, gayrimenkul sektörünün deprem gerçeğine karşı nasıl bir dönüşüm içinde olması gerektiğini net biçimde ortaya koyuyor. Sektör, sadece ekonomik bir alan olmaktan çıkarak, toplumsal yaşamın güvenliği ve sürdürülebilirliği için kritik bir aktör haline geliyor. Yapısal iyileştirmelerden yaşam biçimi değişikliklerine, teknolojik gelişmelerden eğitim çalışmalarına kadar uzanan geniş kapsamlı bir yol haritası gerekiyor. Bu karmaşık sürecin başarılı olması, sektörün tamamının ortak hareket etmesine bağlı. Neşecan Çekici’nin çağrısı, Türkiye’nin depremle mücadelede daha dirençli ve bilinçli bir toplum olma yolunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Sonuçları ise sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de şekillendirecek cinsten.

Share This Article
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir