Bu hafta döviz piyasalarında yaşanan hareketlilik, yatırımcıların gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. 24 Nisan Perşembe günü dolar ve euro kurları, küresel ekonomik belirsizliklerle birlikte dalgalı bir seyir izledi. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın sık sık değişen açıklamaları ve küresel ticaret politikalarındaki belirsizlikler piyasaların genel havasını etkiledi. Dün dolar/TL kuru hafif bir yükselişle kapanış yaparken, euro/TL de değer kazançlarını sürdürdü. Türkiye’nin ekonomik dinamikleri, dünya piyasalarındaki gelişmelerle iç içe ilerlerken, döviz kurlarının dalgalanması işlem gören yatırım araçları açısından önemli sinyaller verdi.
Günlük işlemler açısından dolar/TL kuru önceki günkü kapanışa göre yüzde 0,1 artış göstererek 38,3030 seviyesinde kapanış yaptı. Bu sınırlı yükseliş, piyasaların hafifçe tedirgin bir görünümde olduğunu işaret ediyor. Özellikle dış politikada yaşanan gelişmeler ve ABD ile Çin arasında süregelen ticaret gerginliği, döviz piyasalarında kırılganlığı artırmış durumda. Bu tür belirsizlik ortamlarında yatırımcılar, TL’nin değer kaybı riskini göz önünde bulundurarak hareket ediyor. Dolar/TL’deki sabit ama istikrarlı artış, piyasalarda teknik ve psikolojik seviyelerin önemini bir kez daha vurguluyor.
Euro/TL ise yüzde 0,6 oranında bir artış yaşadı ve güne 43,5920 seviyesinden başladı. Euro’nun TL karşısındaki bu yükselişi, Avrupa bölgesindeki bazı ekonomik verilerin olumlu yorumlanmasına dayansa da, genel olarak küresel piyasalardaki risk algısıyla paralel seyretti. Avrupa Merkez Bankası’nın para politikalarındaki belirsizlik ve bölge ekonomilerindeki toparlanma hızının yavaş olması euro üzerinde baskı yaratırken, TL’nin kırılganlığı bu etkiyi biraz daha belirginleştiriyor. Euro/TL paritesindeki yükselişin devam etmesi halinde, ithalat maliyetlerinin ve enflasyon beklentilerinin yükselmesi olası görülüyor.
Döviz kurundaki bu dalgalanmaların Türkiye ekonomisine yansımaları dikkatle takip edilmeli. İthalata dayalı üretim yapan sektörlerde maliyetlerin artması, enflasyon üzerinde yukarı yönlü riskleri beraberinde getirebilir. Bu da Merkez Bankası’nın para politikası duruşunu zorlayacak bir gelişme olarak öne çıkıyor. Ancak Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini güçlendirme çabaları ve piyasa müdahaleleri, kurdaki sert oynaklığı sınırlama yönünde etkili olabilir. Yine de küresel likidite koşulları ve ABD dolarının güçlenme potansiyeli, TL’nin baskı altında kalmasına neden olabilir.
ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret politikaları konusundaki kararsız ve sık değişen söylemleri piyasalar üzerinde önemli risk unsuru olarak görülüyor. Tarife uygulamalarının genişlemesi veya ani değişiklikler, küresel ticaret akışlarında bozulmalara yol açabilir. Bu durum, gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde baskı yaratırken, gelişmiş ülkelerin para birimleri ve özellikle dolar lehine hareketlere neden oluyor. Türkiye gibi üretim ve ihracat odaklı ekonomiler için bu tür global gelişmeler yakından izlenmesi gereken kritik unsurlar arasında.
Dolar, global piyasalarda değer kazanımını sürdürürken, TL gibi gelişmekte olan piyasa paralarının da genel olarak baskı altında kalması bekleniyor. Özellikle yüksek cari açığı olan ülkelerde, döviz kurlarındaki baskının ülke risk primi ve finansman koşullarına olumsuz etki etmesi en büyük endişeler arasında. Türkiye açısından ise iç siyasi gelişmeler ve enflasyon trendleri, kur hareketlerine paralel olarak piyasalarda dalgalanmayı artırabilir. Yatırımcıların risk iştahındaki azalma, portföylerinde döviz varlıklarına yönelimi güçlendiren bir unsur olarak öne çıkıyor.
Yatırımcıların gözünü diktiği bir diğer önemli gelişme ise ABD Merkez Bankası’nın faiz politikası ve bilanço küçültme süreçleriyle ilgili beklentiler. Fed’in piyasalara verdiği sinyaller, doların gün içindeki performansını belirleyecek en önemli unsurlardan biri. Artan küresel riskler ve sıkışan likidite koşulları, doları diğer para birimleri karşısında güçlü kılarken, gelişmekte olan piyasalarda baskıyı beraberinde getiriyor. Türkiye’nin dış borç servisi ve finansman sürdürülebilirliği açısından bu ortam oldukça riskli görünüyor.
Piyasalardaki volatilitenin kısa vadede devam etmesi beklenirken, orta ve uzun vadede ise para politikası ve yapısal reformlar ön plana çıkacak. Türkiye ekonomisi, döviz kuru istikrarını sağlamak için mali disiplin, ihracat artışı ve doğrudan yabancı yatırımları artırma yönünde adımlar atmaya devam etmelidir. Dolar/TL ve Euro/TL kurlarındaki hareketlilik, sadece piyasa arz-talep dengeleriyle değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi gelişmelerle doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle yatırımcılar, sadece kısa süreli grafik hareketlerine değil, ekonominin temel dinamiklerine odaklanmalıdır.
Türkiye’de enflasyonun yüksek seyri ve para politikasındaki kararlılık sinyalleri, döviz kurlarının geleceğine yön verecek temel faktörler arasında yer alıyor. Merkez Bankası’nın kura müdahale etme kabiliyeti ve rezerv kullanım stratejileri, piyasa güveninin tesisi açısından kritik önemde. Bunun yanı sıra, global ekonomide yaşanabilecek ani şoklar ve jeopolitik riskler, kur oynaklığını artırabilecek nedenler olarak bilinmeli. Bu kapsamda, sağlam temellere dayalı makroekonomik politikalar, yatırımcıların TL’ye olan güvenini artıracak en önemli etken olacaktır.
Küresel ticaret savaşlarının ve ekonomik belirsizliklerin etkisiyle tüm dünyada risk algısı değişirken, gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde baskı artıyor. Türkiye özelinde baktığımızda, kurdaki dalgalanmanın yerli üretici ve tüketici üzerindeki etkisi giderek belirginleşiyor. İthal girdi maliyetlerinin yükselmesi, nihai ürün fiyatlarına yansıyıp tüketicinin alım gücünü zayıflatıyor. Bu durum, ekonomik büyüme açısından yavaşlamayı beraberinde getirebilir. Dolayısıyla döviz kuru gelişmeleri, sadece yatırımcılar için değil, tüm ekonomi aktörleri için öncelikli bir parametre olarak karşımıza çıkıyor.
Yatırımcıların ve ekonomi otoritelerinin bu dalgalı dönemi iyi analiz etmesi ve kısa vadeli spekülasyonlardan kaçınması büyük önem taşımaktadır. Döviz kurlarındaki hareketlerin temelinde yatan nedenler doğru okunmazsa, yanlış politikalarla piyasa daha büyük kırılganlıklar yaşayabilir. Bu nedenle, Türkiye’nin hem iç hem dış ekonomik politikalarını disiplinli ve öngörülebilir şekilde sürdürmesi, en temel öncelik olarak gündemde kalmalı. Ayrıca piyasalardaki volatiliteyi azaltacak yeni araçların geliştirilmesi ve mevcut mekanizmaların etkin kullanımı da piyasaların sağlıklı işlemesi için gereklidir.
Sonuç olarak, 24 Nisan itibarıyla dolar ve euro kurları, mevcut belirsiz atmosfer içinde hafif yükselişlerle işlem görüyor. Bu durum, küresel piyasaların karışık görünümünü ve Türkiye ekonomisinin hassas pozisyonunu yansıtıyor. Yatırımcıların ve politika yapıcıların bu dönemde dikkatli, sabırlı ve stratejik hareket etmesi kritik. Ekonomik verilerin yakından takip edilmesi ve gerektiğinde hızlı tepki verebilme esnekliği, piyasa istikrarının korunması açısından çok önemli. Unutmamak gerekir ki, döviz kuru sadece sayılardan ibaret değildir; ülkenin ekonomik sağlığı ve uluslararası itibarının da göstergesidir.