Kolorektal Kanser, Melanom ve İlaçta Ohio State Gelişmeleri

admin
By admin
9 Min Read
Disclosure: This website may contain affiliate links, which means I may earn a commission if you click on the link and make a purchase. I only recommend products or services that I personally use and believe will add value to my readers. Your support is appreciated!

Ohio State Üniversitesi Kanser Merkezi – Arthur G. James Kanser Hastanesi ve Richard J. Solove Araştırma Enstitüsü (OSUCCC – James) araştırmacıları, 25-30 Nisan 2025 tarihleri arasında Chicago’da düzenlenen Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği (AACR) Yıllık Toplantısı’nda kanser araştırmalarında devrim niteliğinde gelişmeleri kamuoyuna duyurdu. Sunulan çalışmalar; hedefe yönelik terapiler, yenilikçi belirteçler ve yaşam tarzı müdahaleleri gibi alanlarda önemli ilerlemelere ışık tutuyor. Bu yenilikler, başta küçük hücreli akciğer kanseri, melanom, glioblastoma multiforme, endometriyal ve kolorektal kanserler olmak üzere birçok kanser türünde mevcut tedavi paradigmalarını ve koruyucu stratejileri köklü şekilde değiştirme potansiyeline sahip.

Sunumlardan en dikkat çekici olanlardan biri, küçük hücreli akciğer kanseri (SCLC) ve diğer ileri evre solid tümörlere karşı geliştirilen yeni bir dihidroorotat dehidrogenaz (DHODH) inhibitörü terapisi oldu. HOSU-53 (preklinik adıyla JBZ-001) isimli bu ilaç adayı, hızlı hücre proliferasyonu için zorunlu olan de novo pirimidin biyosentezinde kritik bir rol oynayan DHODH enzimini hedef alıyor. Küçük hücreli akciğer kanserinin agresif yapısı ve mevcut standart kemoterapilere karşı olan direnç göz önüne alındığında, bu moleküler düzeyde hassas müdahale tümör büyümesini kontrol altına almak için umut vaat ediyor. Preklinik çalışmalarda önemli tümör büyüme inhibisyonu kaydedilmiş olup, bunun üzerine şu anda faz I klinik deneylerinde dirençli hastalar için hasta alımı devam ediyor.

Melanom alanında ise OSUCCC – James ekibi, erken evre melanom hastalarının metastaz riskinin belirlenmesi amacıyla geliştirilen etkileyici biyobelirteç verilerini paylaştı. Yaklaşık her beş melanom vakasından biri, başlangıçta lokalize olsa bile karaciğer, akciğer ve beyin gibi hayati organlara yayılma riski taşıyor. 31 gen ekspresyon profili (31-GEP) kullanılarak oluşturulan stratifikasyon aracı, hastaların yüksek risk altında olanlarını ayırt edebiliyor. Bu moleküler tanı yaklaşımı, klinik takip ve tedavi planlamasında devrim yaratacak; agresif hastalık profiline sahip bireyler için daha yoğun gözetim ve zamanında tedavilerin uygulanmasına olanak sağlayarak sağkalım oranlarını artırma potansiyeline sahip.

OSUCCC – James araştırmacıları, glioblastoma multiforme (GBM) adlı birincil beyin tümöründe ise proteazom alt birimi alfa 7 (PSMA7) protein ifadesinin radyasyon ve temozolomid (TMZ) ilaç tedavisi üzerindeki modülatör etkilerini araştırdı. GBM’nin kötü prognozlu ve beş yıllık sağkalım oranlarının %10’un altında olduğu düşünüldüğünde, PSMA7’nin tümörde aşırı ekspresyonuyla ilişkili olduğu ve radyasyon dozuna bağlı olarak ifade azaldığı belirlendi. Bu bulgu, PSMA7 proteinini hedef alan terapötik yaklaşımların geliştirilmesine zemin hazırlıyor. Radyasyon tedavisi ile PSMA7 inhibitörlerinin kombinasyonu, tümör öldürücü etkilerin artırılması adına yeni bir umut kaynağı olarak değerlendiriliyor.

Adipoz dokudan kaynaklanan ekstrasellüler veziküllerin (EV) obezite kaynaklı endometrium kanserindeki rolü üzerine yapılan derinlemesine araştırma, metabolik düzensizlikler ile kanser arasında yakın bir ilişkiye dikkat çekti. Obez bireylerde yağ hücreleri tarafından salgılanan nano ölçekli membran yapılı bu partiküller, pro-tümorojenik proteinleri taşıyarak malign dönüşüme izin veren tümör mikroçevresi oluşumuna zemin hazırlıyor. Bu moleküler taşıyıcıların hedef alınması, obezitenin tetiklediği endometriyal kanser gelişimini engelleme veya yavaşlatma yönünde gelecek vaad eden stratejiler arasında sayılıyor.

Kolorektal kanserde, özellikle KRAS mutasyonlarına sahip tümörlerde metforminin terapötik potansiyeli incelendi. KRAS mutasyonları, kanser hücrelerinde agresif bir fenotip oluştururken pek çok tedaviye direnç kazandırıyor. Metformin, mutant KRAS taşıyan kolorektal kanser hücrelerinde spesifik olarak hücre döngüsünü durdurarak antiproliferatif etki gösteriyor. Gen ekspresyon analizlerindeki veriler, metforminin hücre proliferasyonu ve apoptozu düzenleyen çoklu yolaklar üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor. Bu bulgular, metforminin genetik alt gruplarda adjuvan veya kemopreventif ajan olarak yeniden değerlendirilmesini öneriyor.

Yaşam tarzı değişikliklerinin kanser önlenmesindeki önemi vurgulanmaya devam ediyor. OSUCCC – James’in BEFIT egzersiz çalışması, akciğer kanseri riski yüksek bireylerde yapılandırılmış fiziksel aktivitenin sistemik inflamasyonu azaltıp solunum ve bağırsak mikrobiyomlarını olumlu yönde etkileyip etkilemediğini araştırıyor. 12 haftalık bu müdahale programında; yüksek beden kitle indeksine, anlamlı sigara kullanım geçmişine ve çeşitli demografik özelliklere sahip katılımcılar yer aldı. Katılımcıların çalışmaya yüksek uyum göstermesi, egzersizin kanser önleme stratejilerinde potansiyelini güçlendiriyor. Ayrıca, mikrobiyom üzerindeki etkilerin araştırıldığı diğer içecek tabanlı çalışmalarla birlikte, bu tür farmakolojik olmayan yaklaşımlar kanser insidansını azaltmak için umut vaat ediyor.

Araştırma ekibi sosyal ve toplumsal boyutu da göz ardı etmedi. OSUCCC – James’den Dr. Electra Paskett’in, kanser önleme, tarama ve sağkalım alanındaki öncü çalışmaları nedeniyle American Association for Cancer Research Fellows Akademisi’ne seçilmesi büyük bir başarı olarak kutlandı. Özellikle, düşük erişimli ve yüksek riskli gruplarda meme, serviks ve kolorektal kanserlere yönelik yaptığı çalışmalar; aspirin’in kemopreventif etkileri ve kemoterapi sonrası yaşam kalitesinin duloksetinle iyileştirilmesi üzerine katkıları dikkat çekiyor. Bu onur, merkezin sadece temel bilimde değil, hasta bakımında da bütüncül ve yenilikçi yaklaşıma verdiği önemi ortaya koyuyor.

Sunulan tüm bu ileri düzey araştırmalar, OSUCCC – James’in moleküler biyolojiden yaşam tarzı müdahalelerine dek kanserle mücadelede bütüncül ve multidisipliner bir bakış açısı geliştirdiğini gösteriyor. Hedefe yönelik tedaviler, erken tanıya olanak tanıyan moleküler belirteçler ve toplum sağlığını gözeten önleyici stratejiler, kanser bakımında yeni bir dönemin habercisi olarak öne çıkıyor. Bu çalışmaların klinik geçerliliğinin genişletilmesiyle, ulusal ve uluslararası kanser merkezlerinde hastaların yaşam kalitelerinin artırılması ve tedavi sonuçlarının iyileştirilmesi yönünde önemli paradigmatik değişikliklerin gerçekleşmesi bekleniyor.

Laboratuvar keşiflerinin klinik uygulamalara dönüşümü, HOSU-53’ün ileri evre tümörler ve lenfomalarda faz I denemelerinin yanı sıra, yenilikçi biyobelirteç geliştirme ve mekanistik bilginin arttırılmasıyla somutlaşıyor. Tumor mikromekanizmasının ayrıntılı analizi, tedaviye dirençli tümörlerin mevcut ilaçlara duyarlılığının artırılmasına yönelik kombinasyonların optimize edilmesini mümkün kılıyor. Obezite gibi sistemik faktörlerin kanser üzerindeki etkilerinin anlaşılması da, multidisipliner yaklaşımların gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Hastasına odaklanan araştırma anlayışı, klinik müdahalelerin hasta uyumu ve güvenlik profillerine gösterilen özenle destekleniyor. BEFIT egzersiz çalışmasında yüksek uyum ve tolere edilebilirlik sergilenmesi, moleküler gelişmelerin yanı sıra sağlık hizmetlerinin etkinliği ve davranış bilimiyle entegrasyonunun önemini pekiştiriyor. Kanser alanındaki ilerleme sadece farmakolojik gelişmelerle değil, aynı zamanda sağlık hizmetlerinin sunumu ve önleyici bakım modellerinin iyileştirilmesiyle mümkün oluyor.

OSUCCC – James araştırmacıları, AACR Yıllık Toplantısı gibi prestijli platformlarda bilimsel ilerlemelerini paylaşmaya devam ederek keşif, klinik çeviri ve toplumsal etki arasında dinamik bir etkileşim örneği sunuyor. Bu entegre çabalar, bilimin yenilikçi gücü ile insana şefkat odaklı yaklaşımı birleştirerek kanserin küresel yükünün azaltılması yolunda umut vaat eden bir yol haritası çiziyor.

Araştırmacıların geliştirdiği yeni DHODH inhibitörü HOSU-53 için devam eden faz I klinik deneyleri, küçük hücreli akciğer kanseri ve diğer zor tedavi edilen tümörlerde umutlar yaratıyor. Aynı zamanda, 31 genli ekspresyon profili gibi moleküler tanı yöntemleri melanom hastalarının metastaz riskine göre sınıflandırılmasını sağlıyor. Proteazom alt birimi PSMA7’nin glioblastoma tedavisindeki önemi ve metforminin KRAS mutant kolorektal kanser hücrelerinde spesifik olarak hücre döngüsünü durdurması, hedefe yönelik tedavilerde yeni ufuklar açıyor. Ayrıca, obezite ile ilişkili kanserlerde ekstrasellüler veziküllerin taşıdığı sinyallerin rolünün anlaşılması ve egzersizin kanser riski azaltmadaki yeri, kapsamlı ve bütünsel kanser kontrol stratejilerinin altını çiziyor.

Kanser alanında moleküler, klinik ve toplum sağlığı araştırmalarını birleştiren OSUCCC – James’in etkileyici katkıları, önümüzdeki yıllarda tedavi yaklaşımlarının dönüşümünü pekiştirecek ve hastaların yaşam sürelerini ile kalitelerini iyileştirmede kritik rol oynayacak gibi görünüyor.

Araştırma Konusu:
Hedefe yönelik tedaviler, biyobelirteçler ve yaşam tarzı müdahaleleri yoluyla küçük hücreli akciğer kanseri, melanom, glioblastoma, endometriyal ve kolorektal kanserler üzerine çok yönlü kanser araştırmaları.

Makale Başlığı:
Ohio State Researchers Unveil Pioneering Cancer Therapies and Diagnostics at AACR 2025 Annual Meeting

Haberin Yayın Tarihi:
25-30 Nisan 2025

Web References:
https://cancer.osu.edu/
https://cancer.osu.edu/for-cancer-researchers/at-conferences/aacr

Anahtar Kelimeler:
Kanser araştırması; hedefe yönelik tedavi; küçük hücreli akciğer kanseri; melanom; glioblastoma; endometriyal kanser; kolorektal kanser; DHODH inhibitörü; KRAS mutasyonu; metformin; ekstrasellüler veziküller; egzersiz müdahalesi

Share This Article
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir