Türkiye, yakın dönemde yaşadığı büyük depremlerle kentsel dönüşüm ve yapı güvenliği konusunu yeniden öncelikli gündemine taşımış durumda. Özellikle Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki yıkıcı sarsıntıların ardından hayata geçirilen yarı hibe yarı kredi modeline dayanan “Yarısı Bizden Kampanyası”, İstanbul’da gerçekleşen 6,2 şiddetindeki depremin ardından yeni bir ivme kazandı. Bu kapsamda, hem evlerini hem işyerlerini daha dayanıklı hale getirmek isteyen vatandaşlar için ciddi maddi destekler sağlanmaya devam ediliyor. Ancak, kampanyanın sahadaki uygulamalarının etkinliği ve kentsel dönüşümün geniş toplumsal etkisi de tartışılmaya devam ediyor.
İçişleri ve Çevre Bakanlığı tarafından yürütülen kampanya, depremden kaynaklanan zararları minimuma indirmeyi amaçlıyor. Bakan Kurum’un açıklamalarında belirttiği üzere, İstanbul’daki 6,2’lik depremde az hasar alan binaların sahipleriyle iletişim kurulacak ve onlara özel destek mekanizmaları devreye sokulacak. Bu yaklaşım, hem bireylerin mağduriyetini azaltmayı hedefliyor hem de bölgedeki yapı stokunun dayanıklılığını artırıyor. Ancak şu an için, kampanyanın yeterince dinamik bir şekilde ilerleyip ilerlemediği uzmanlar arasında farklı değerlendirmelere açık.
Kampanya, hibe ve düşük faizli kredi desteklerinin birleşimini içeriyor. Bu yapı, ekonomik anlamda dar gelire sahip ailelerin dahi evlerini güçlendirmesi ya da yeniden inşa etmesi için önemli bir fırsat sunuyor. Diğer taraftan, süreci hızlandırmak ve bürokratik engelleri kaldırmak için de teşvik edici adımlar atılması gerektiği uzmanlar tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Özellikle yapı sahiplerinin doğru bilgilendirilmesi, güvenilir rehberlik sağlanması kampanyanın başarı oranını doğrudan etkileyebilir.
İstanbul gibi yoğun nüfuslu ve hızlı kentleşen bir metropolde kentsel dönüşüm sadece fiziksel yapıların yenilenmesi değil, aynı zamanda sosyal uyum ve ekonomik yatırımların dengelenmesini de gerektiriyor. Bu nedenle, Yarısı Bizden Kampanyası’nın sadece finansman desteği değil, aynı zamanda kapsamlı kentsel stratejilerle desteklenmesi büyük önem taşıyor. Aksi takdirde sadece hasarlı yapıların yenilenmesi geçici bir çözüm olabilir.
Bir diğer kritik unsur ise kamusal bilinç ve katılım eksikliği. Deprem riski yüksek bölgelerde yaşayanların bu sürece aktif katılımı nedeniyle alınacak önlemler hem yönetim hem de toplum açısından daha etkili olacaktır. Bakan Kurum’un açıklaması, devletin bu sürecin sorumluluğunu üstlendiğinin göstergesi olsa da, toplumun da inisiyatif alması gerekiyor. Ancak bu noktada kapsamlı eğitim ve farkındalık kampanyalarına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği ortada.
Kampanyanın operasyonel boyutunda yaşanan aksaklıklar da dikkat çekiyor. Bazı bölgelerde başvuru süreçleri ve inceleme süreçleri yavaş ilerlerken, bazı yerlerde ise talep patlaması nedeniyle kaynaklar yetersiz kalabiliyor. Devletin daha hızlı ve esnek bir yapı kurması, özellikle afet sonrası süreçlerde büyük önem taşıyor. Ayrıca, bu tür destek mekanizmalarının şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi, kamu güveninin artırılmasını sağlayabilir.
Öte yandan, Türkiye’nin yapı stokunun genel olarak yaşlı ve riskli olduğu göz önüne alındığında, mevcut kampanya gibi girişimlerin yaygınlaştırılması kaçınılmaz. Yarısı Bizden gibi modellerin iyi örnek teşkil ettiğini söylemek mümkün. Ancak bunların kapsamının genişletilmesi, özellikle kırsal ve az gelişmiş bölgelerde yaşayanların da bu destekten faydalanması için özel programların geliştirilmesi gerekiyor.
Bir başka kritik nokta da, kredilerin geri ödeme koşullarının esnekliğidir. Deprem riski yüksek bölgelerde yaşayanların çoğunlukla ekonomik açıdan kırılgan olması nedeniyle, kredi sisteminin ödeme planları daha uygun hale getirilmeli ve gerekirse geri ödemelerde ertelemeler sağlanmalı. Aksi takdirde, bu destek mekanizmasının sürdürülebilirliği riske girebilir.
Kentsel dönüşüm süreçlerinin başarısı, sadece finansal destekten değil, aynı zamanda sağlam bir mevzuat altyapısından da geçiyor. Burada yerel yönetimlerin rolü büyük. Belediyeler hem saha tespiti hem de hak sahiplerinin bilgilendirilmesi süreçlerini yürütürken, koordinasyon problemleri sıkça gündeme geliyor. Bu nedenle, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında daha sıkı ve etkin iletişim kanallarının kurulması gerekiyor.
Deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinde, kampanyaların sosyal etkilerini göz ardı etmemek gerekiyor. İnsanların kendi bölgelerinden koparılarak yeni yerleşim alanlarına yönlendirilmesi sosyal bağların zedelenmesine yol açabilir. Bu nedenle, dönüşüm projeleri sadece fiziksel değil, sosyal planlama perspektifiyle de ele alınmalı. Komşuluk ilişkilerini destekleyen, sosyal donatı alanlarına önem veren projeler daha sürdürülebilir sonuçlar doğurur.
Sonuç olarak, Yarısı Bizden Kampanyası Türkiye’nin depremle mücadele stratejisinde umut vadeden bir girişim olarak ön plana çıkıyor. Ancak, uygulama kapsamının genişletilmesi, süreçlerin hızlandırılması ve toplumsal katılımın artırılması gerekiyor. Sadece mali desteklerle değil, aynı zamanda kapsamlı eğitim, iletişim ve sosyal politikalarla desteklenen bütüncül bir yaklaşım, ülkemizin gelecekteki afetlere karşı daha dirençli hale gelmesini sağlayacaktır.
Hükümetin ve ilgili bakanlıkların bu süreçte şeffaflık ve katılımcılığı ön planda tutması, vatandaşlarda güven duygusunu artıracaktır. Unutulmamalıdır ki afet risklerinin azaltılması sadece ekonomik kaynakların paylaştırılması değil, aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesi, doğru önlemlerin alınması ve dayanışmanın güçlendirilmesiyle mümkündür. Yarısı Bizden Kampanyası bu anlamda önemli bir adım olmakla birlikte, tek başına yeterli değildir.
Gelecekte yaşanacak olası depremlere hazırlıklı olmak için, kentsel dönüşüm politikalarının esnek, kapsayıcı ve toplumun tüm kesimlerine hitap eden bir yapıya kavuşması gerekmektedir. Bu noktada özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin de sürece katkı sunması, başarı şansını artırabilir. Türkiye’nin depreme dayanıklı şehirler yaratma hedefi, ancak böyle çeşitli aktörlerin ortak çalışması ile gerçekleştirilebilir. Yarısı Bizden Kampanyası ise bu büyük çabanın en önemli yapı taşlarından biridir.