Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı, uzun yıllardır istatistiklerde göze çarpan düşük düzeyde seyrediyor. Resmi rakamlarla ifade edildiğinde kadın iş gücüne katılım oranı %35,9 seviyesinde bulunuyor. Bu durum, hem ekonomi hem de toplum için büyük bir potansiyelin açığa çıkmamasına neden olurken, kadınların sosyal güvenlik ve emeklilik hakları konusunda da önemli bir boşluğa işaret ediyor. Son yıllarda bu alanda çeşitli politika ve desteklerle kadınların ekonomik hayata daha fazla entegre edilmeye çalışılması, sevindirici gelişmeler arasında. Bu sürecin doğal bir parçası olarak, ev kadınlarına yönelik emeklilik destekleri ve prim teşviklerinin de gündeme gelmesi kaçınılmaz oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müjde niteliğindeki açıklamalarının ardından, ilgili bakanlıklardan gelen bilgiler gözlerimizi hem umutlandırıyor hem de meraklandırıyor.
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Işıkhan, kadın işgücündeki mevcut durumun iyileştirilmesine yönelik stratejik planlamalar üzerinde titizlikle çalışıldığını, özellikle ev kadınlarının emeklilik hakkı kazanabilmeleri için kolaylaştırıcı prosedürlerin hazırlanmakta olduğunu belirtti. Bakan Işıkhan’ın açıklamalarına göre, mevcut sistemde ev kadınlarının sosyal güvenceye ulaşmaları için ödeme yükünün önemli bir engel teşkil ettiği görülüyor. Devlet desteğinin devreye alınmasıyla primlerin üçte birinin karşılanması hedeflenirken, bu desteklerin önümüzdeki 2028 yılından önce hayata geçirilmesi planlanıyor. Bu da emeklilik hakkına uzun zamandır erişemeyen kadınların ciddi anlamda rahatlaması anlamına geliyor. Ancak çeşitli detayların ve uygulama biçimlerinin netleşmesi için süreç henüz devam ediyor.
Kadınların sosyal güvenlik kapsamına dahil edilmesi, sadece bireysel refahları açısından değil, ülke ekonomisinin genel perspektifiyle de büyük önem taşıyor. Kadınların iş gücüne katılımı arttıkça, üretim potansiyeli, tüketim kapasitesi ve toplumsal refahda genel bir iyileşme gözleniyor. Ancak Türkiye’deki ev hanımlarının çoğunun sigorta hakkı olmaması, onları emeklilik gibi temel haklardan mahrum bırakıyor. Bu nedenle devletin prim desteğiyle kadınları böyle bir hakka kavuşturma girişimi, sosyal barışa da katkı sağlayacak önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Elbette burada mevzuatın dinamikleri, sosyal güvenlik sisteminin mali dengesi ve vergi politikalarının uyumu gibi faktörler dikkatle ele alınmalı.
Bakan Işıkhan’ın belirttiği çalışmalar, kadınların emeklilik için gerekli prim ödeme süreçlerinin kolaylaştırılması, teşviklerin artırılması ve prim ödeme yükünün hafifletilmesini kapsamaktadır. Devletin primin üçte birini karşılayarak yaratacağı avantaj, ev kadınlarının düşük gelir veya gelir olmadan da prim yatırarak emeklilik sistemine dahil olmasını pratik kılacaktır. Bu çalışma kapsamında, kadınların küçük miktarlarda da olsa prim ödeme yapmalarının teşvik edilmesinin yanında, özellikle kırsal ve düşük gelirli bölgelerde yaşayan kadınlar için sosyal bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması gerektiği vurgulanıyor. Sadece finansal destek değil, sosyal destek mekanizmalarının da güçlendirilmesi önemlidir.
Emeklilik hakkının genişletilmesi, kadınların sosyal statülerini yükseltmenin yanı sıra, ülke nüfusunun yaşlanma problemiyle mücadelede de bir çözüm olabilir. Sosyal güvenlik sistemlerinin sürdürülebilir olması için daha fazla bireyin prim ödeyen aktif sigortalı olarak sisteme katılması gerekiyor. Kadınların bu sistemde daha aktif yer almaları, hem uzun vadede ekonomik bağımsızlıklarını kazanmasına zemin hazırlayacak hem de sağlık, yaşam kalitesi gibi diğer sosyal göstergeleri iyileştirecektir. Ancak bu olumlu gelişmelerin istenen düzeye ulaşabilmesi için toplumsal bilincin artması ve cinsiyetçi kalıp yargıların aşılması gerekmektedir.
Sosyal güvenlik uzmanlarının görüşleri de, prim desteğinin kadınların emeklilik yolundaki en büyük sorunlarından biri olduğunu doğruluyor. Uzmanlar, Türkiye’de pek çok ev kadınının maddi imkânsızlıklardan dolayı düzenli prim ödeyemediğini, dolayısıyla emeklilik hakkının bu nedenle alınamadığını ifade ediyor. Primlerin devlet tarafından bir kısmının karşılanması, kadınların sisteme katılmalarını kolaylaştıracağı gibi, satın alma gücünü artırarak ekonomik kalkınmaya da pozitif etki yapacaktır. Ancak bu tür desteklerin sürdürülebilir finansman modelleriyle desteklenmesi de önemlidir. Sosyal devlet anlayışının gerektirdiği bu tür destekler, kamu kaynaklarının etkin kullanımıyla birlikte planlanmalıdır.
Öte yandan, ev kadınlarının sosyal güvenlik sistemine dahil edilmesi sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal kültürel anlamda da bir dönüşüm sürecini beraberinde getiriyor. Kadınların kendi emeklilik haklarını kazanması, toplumsal statülerinin güçlenmesi, bakım ve ev işleriyle sınırlandırılan rollerden çıkarak ekonomik aktörler olarak tanınması anlamına gelir. Bu da kadının kendine olan güveninin artması ve aile içindeki karar mekanizmalarında daha etkin rol alması demektir. Bu açıdan bakıldığında emeklilik müjdesi, sadece bir sosyal yardım ya da finansal destek olmanın ötesinde, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine katkı sunan bir adımdır.
Uygulamaya geçildiğinde, ev kadınlarının nasıl kayıt altına alınacağı, primlerin hangi mekanizmalarla tahsil edileceği, hak sahipliğinin nasıl sağlanacağı gibi teknik detayların netleşmesi gerekiyor. Ayrıca, pratikte her kadının bu sistemden yararlanabilmesi için eğitim ve bilgilendirme çalışmalarına yoğunlaşılacak. Bakanlığın planları arasında, köy ve kent ayrımı yapmadan, yerelde kadınların bilgilendirilmesi ve emeklilik bilincinin artırılması için kampanyalar düzenlemek de bulunuyor. Bu sayede daha fazla kadının sosyal güvenlik sistemine entegre olması hedefleniyor.
Eleştirmenler ise, bu tür prim desteklerinin devlet bütçesinde ek yük yaratabileceği ve uzun vadede sürdürülebilirlik sorunlarına yol açabileceği endişesini dile getiriyor. Ayrıca, devlet prim desteğinin yanı sıra kadınların aktif iş gücüne katılımlarının da artırılması gerektiğini, pasif kalmanın uzun vadede ekonomik bağımsızlıklarını zayıflatacağını belirtiyorlar. Yani prim desteği önemli olsa da, kadınların üretim süreçlerine daha etkin ve nitelikli katılımları için teşvik edici politikaların da paralel yürütülmesi gerekiyor.
Sonuç olarak, ev kadınlarına prim desteğiyle emeklilik hakkı tanınması, Türkiye’de kadınların ekonomik ve sosyal yaşamlarında devrim niteliğinde bir değişimin habercisi olabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duyurduğu bu müjde, bakanlıkların yapacağı detaylı çalışmalar ve hayata geçireceği uygulamalarla pekiştirildiğinde hem bireysel hem toplumsal kazanımların önünü açacaktır. Ancak, bu sürecin başarılı olması için sadece devlet desteği değil, toplumun tüm kesimlerinin bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi elzemdir. Kadınların yalnızca evde değil, sosyal ve ekonomik hayatın her alanında söz sahibi olması, gelecek Türkiye’si için hayati bir gereklilik olarak karşımızda duruyor.