İstanbul’da konutların büyük bir kısmı risk altında bulunuyor. Uzmanlar, 600 bini “çok riskli” olarak sınıflandırırken, yaklaşık 1.5 milyon konutun kapsamlı yenilenmeye ihtiyaç duyduğuna dikkat çekiyor. Son yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem birçok ev sahibi için bir uyarı niteliğinde oldu. Deprem sonrasında “Risk tespitini nasıl yapabilirim?”, “Kentsel dönüşüm sürecinde devlet desteği alabilir miyim?” gibi sorular gündeme geldi. Bu sorulara yanıt arayanlar için ekonomiden dönüşüm süreçlerine, mevzuattan finansal desteklere kadar pek çok önemli bilgiyi derleyerek kaleme aldık. İstanbul gibi deprem riski yüksek bir metropolde yaşayanların, yaşam alanlarını nasıl güvenceye alabileceği büyük önem taşıyor.
İstanbul’un yapı stoğunun büyük bölümü 1990 öncesi dönemde inşa edilmiş ve şu an yenilenme ihtiyacı çok yüksek. Bu yapıların bir kısmı ağır hasar riski taşıyor. “Çok riskli” olarak tanımlanan konutlar, acilen müdahale edilmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Özellikle 6.2 şiddetindeki son depremin ardından ev sahipleri alarm durumuna geçti. Riskli binaların tespiti için uzman ekipler şehri dört bir yanına yayılarak taramalar yapıyor. Ancak sadece tespitten ibaret kalmayıp doğru ve hızlandırılmış dönüşüm adımları ile riskin minimize edilmesi gerekiyor. Aksi halde yaşanacak olası bir afet, ciddi can kayıplarının ve ekonomik kayıpların yaşanmasına neden olabilir.
Kentsel dönüşüm süreci, hukuki ve teknik aşamalarıyla oldukça karmaşık bir yapı sunuyor. Ev sahiplerinin en çok zorlandığı konuların başında risk tespiti geliyor. Risk tespiti, bağımsız ve profesyonel kuruluşlar tarafından yapılmalı. Bu tespit sonucunda binalar, “riskli”, “az riskli” ya da “risk taşımayan” olarak sınıflandırılır. İstanbul’daki 600 bini aşkın konutun bu sınıflandırmada “çok riskli” olarak işaretlenmesi, dönüşümün ne kadar acil ve kapsamlı olması gerektiğinin göstergesi. Ancak bazı durumlarda haksız tespitler de yapılabiliyor. Bu nedenle ev sahiplerinin raporun içeriğini dikkatle incelemesi ve gerektiğinde itiraz mekanizmalarını kullanması önemli.
Bir diğer önemli nokta ise dönüşümün finansmanı. Kentsel dönüşüm sürecinde devlet destekleri önemli bir yer tutuyor. Konut sahipleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sunduğu çeşitli destek ve teşviklerden faydalanabiliyor. Ancak destekler belirli şartlara bağlı ve yanlış bilgilendirmeler sıkça yaşanıyor. Bu nedenle doğru bilgi kaynaklarına erişim şart. Devlet destekleri genellikle kira yardımı, faizsiz kredi ve vergi muafiyetleri şeklinde sunuluyor. Ev sahiplerinin bu desteklerden tam anlamıyla faydalanabilmesi için dönüşüm sürecinin yasal prosedürlerine tam olarak hakim olması gerekiyor.
Dönüşüm sürecindeki bir diğer kritik başlık ise sosyal dayanışma. İstanbul gibi kalabalık ve çeşitlilik içeren bir şehirde, kentsel dönüşüm sadece yapıların yenilenmesi değil, aynı zamanda sosyal yaşamın yeniden şekillendirilmesi anlamına da geliyor. Komşular arasında uyum ve birlikte hareket etme ihtiyacı, başarılı bir dönüşüm için gerekliliklerden biri. Çoğu zaman proje alanındaki mülk sahiplerinin fikir ayrılıkları süreci uzatabiliyor ve maliyetleri artırıyor. Bu nedenle yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının rolü çok büyük.
Kentsel dönüşüm projelerinin teknik boyutuna da değinmek gerekiyor. Riskli alanlarda yapılacak yapılar, deprem yönetmeliklerine uygun şekilde tasarlanmalı ve inşa edilmelidir. Eskiden yapılan binaların büyük çoğunluğu bu standartların gerisinde kalıyor. Yeni nesil yapıların hem depreme dayanıklı olması hem de çevre dostu malzemeler kullanılması, İstanbul’un geleceği açısından hayati öneme sahip. Bu açıdan yeni teknolojilerin ve mühendislik çözümlerinin devreye alınması gerekiyor. İmar planlarının bu doğrultuda güncellenmesi esastır.
Bir başka husus ise tapu ve mülkiyetle ilgili zorluklar. Kentsel dönüşüm sürecinde sıkça karşılaşılan problemlerden biri, maliklerin tapularının tam ve doğru olmaması, hissedarlık durumlarının karmaşıklaşmasıdır. Özellikle miras yoluyla geçen haklar ve paylaşımlar, projenin gecikmesine neden olabiliyor. Bu tür hukuki problemler, projeyi yavaşlatıyor ve maliyetleri artırıyor. Bu nedenle tapu kayıtlarının güncellenmesi ve maliklerin haklarının korunması bakımından uzman hukuki destek alınması kritik bir adım.
Kentsel dönüşümün sosyal boyutunda ayrıca psikolojik etkenlerin göz ardı edilmemesi gerekiyor. İnsanlar uzun yıllardır yaşadıkları yerlerden taşınmak istemeyebilir, alışkanlıklarını değiştirmek istemeyebilir. Bu direncin doğru yönetilmesi, başarılı dönüşüm projelerinin vazgeçilmez unsuru. Doğru iletişim stratejileri ve bilgilendirme kampanyaları ile halkın sürece dahil edilmesi ve dönüşümün faydalarının anlaşılması sağlanmalı. Bu aşama, sürecin hızlanması ve toplumun kazan-kazan ilişkisi kurması açısından önem taşıyor.
Finansal açıdan baktığımızda ise kentsel dönüşüm süreci, konut piyasasında ciddi hareketlilik yaratıyor. Yenilenme ihtiyacı olan bölgelerde yeni yapılan konutların fiyatları artarken, eski ve riskli binaların değeri düşüyor. Bu durum, ev sahiplerinin ekonomik geleceğini etkileyebiliyor. Yatırımcılar için ise fırsatlar oluşuyor. Ancak bu hareketliliğin kontrollü ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Aksi halde spekülatif gelişmeler kentte sosyo-ekonomik dengesizliği artırabilir.
Devlet desteklerinin çoğaltılması ve sürecin hızlandırılması için öneriler de ortaya konuyor. Yerel yönetimlerin daha aktif rol üstlenmesi, bürokratik engellerin azaltılması ve finansal destek paketlerinin çeşitlendirilmesi kritik çözümler arasında sayılıyor. Ayrıca yeni teknolojilerin kullanımıyla, risk tespiti ve proje takibinin hızlı sonuçlanması sağlanabilir. Dijitalleşmenin dönüşüm sürecine entegre edilmesi, kaynakların daha etkin yönetilmesine olanak tanıyacak.
Sonuç olarak İstanbul gibi bir metropol için kentsel dönüşüm bir zorunluluk. 600 bini çok riskli ve toplamda 1.5 milyon konutun yenilenme beklediği bu süreç, sadece teknik ve hukuki düzenlemelerle değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik politikaların da eş zamanlı yürütülmesiyle başarıya ulaşabilir. Ev sahiplerinin doğru bilgilerle donatılması, devlet ve yerel yönetimlerin koordineli çalışması, sürdürülebilir şehir planlamasının hayata geçirilmesi, bu dev dönüşümün temel taşlarını oluşturuyor. İstanbul’un geleceğini kurtarmak için ertelemeye yer yok. Son deprem uyarıcı bir sesten daha fazlası olarak, hepimizi hareket geçirmeli.
Kentsel dönüşüm süreci, tüm bu karmaşık dinamiklerin üstesinden gelmek adına profesyonel destek alınmasını gerektiriyor. Finansal, hukuki, teknik ve sosyal alanlarda uzmanlaşmış ekiplerin devrede olması, sürecin sağlıklı ilerlemesini sağlıyor. Ev sahiplerinin haklarını korurken, şehrin güvenli bir yapıya kavuşması ancak bu disiplinler arası iş birliği ile mümkün. Gelişmiş ülkelerdeki uygulamalardan örnekler alınarak, Türkiye’nin koşullarına uygun yeni modeller geliştirilmesi şart.
Günümüzde sıkça gündeme gelen “risk tespiti” ve “devlet desteği” gibi kavramlar, sadece süreç yönetimi değil, aynı zamanda bilincin artması anlamına geliyor. Halkın bilinçlendirilmesi, acil durumlarda can ve mal kaybının önlenmesi için kritik bir görev. Medya ve akademik çevrelerin bu konuda daha çalışkan olması, toplumu bilinçlendirmek için teşvik edici. Haber360.com ekonomi editörleri olarak bizler, bu önemli konuda daha fazla bilgi paylaşımı yaparak İstanbul’da yaşayan herkesi bilinçlendirmeyi sürdüreceğiz. Çünkü kentsel dönüşüm, sadece binaların değil, yaşam kalitesinin de yeniden inşasıdır.