Genetik Araçla Pankreas Kanseri Tedavi Stratejileri

admin
By admin
6 Min Read
Disclosure: This website may contain affiliate links, which means I may earn a commission if you click on the link and make a purchase. I only recommend products or services that I personally use and believe will add value to my readers. Your support is appreciated!

Japonya’da araştırmacılar, ileri evre pankreas kanseri tedavisinde çığır açıcı bir tahmin modeli geliştirdi. Pankreas kanseri, kötü prognozu ve sınırlı tedavi seçenekleri nedeniyle tedavi sürecinde önemli zorluklar yaşanan bir hastalık olarak bilinir. Özellikle kemoradyoterapi sonrası cerrahi müdahalenin etkinliği konusunda karar vermek klinisyenler için büyük bir güçlük oluşturmaktadır. Yeni geliştirilen model, tümör belirteç düzeyleri ile hastaların genetik bilgilerini bir arada kullanarak, sağkalım tahminlerinin doğruluğunu artırmakta ve kişiye özel tedavi stratejilerinin daha kesin şekilde belirlenmesini sağlamaktadır.

Onkolojide tümör belirteçleri, malignitenin varlığı ve ilerleyişi hakkında biyokimyasal göstergeler olarak kritik bir rol oynar. Geleneksel olarak klinisyenler, kanser hücreleri tarafından salgılanan ya da tümör gelişimine vücutta yanıt olarak üretilebilen protein ya da molekülleri kullanarak hastalığın şiddetini ve tedaviye yanıtı takip ederler. Ancak bu yöntemler, bireyler arasındaki biyolojik farklılıklar nedeniyle işlemekte zorlanmakta, tüm hastalar için geçerli standart bir prognostik araç haline gelme konusunda yetersiz kalmaktadır.

“Tumor Marker Gene Model” (TMGM) adı verilen yeni model, bu sorunu FUT2 ve FUT3 genlerindeki genotip farklılıklarını göz önünde bulundurarak çözmektedir. FUT2 ve FUT3 genleri, pankreas kanseri tümör belirteçlerinden Carbohydrate Antigen 19-9 (CA 19-9) ve DUPAN-2’nin seviyelerini önemli ölçüde etkilemekte, dolayısıyla bu belirteçlerin hastalık şiddetinden bağımsız olarak bazal düzeyleri hastalar arasında değişkenlik göstermektedir. Genetik faktörler hesaba katılmadan yapılan değerlendirmeler, tümör belirteç değerlerinin klinik durumu yanlış yansıtmasına sebep olabilir ve böylece tedavi kararlarında hatalara yol açabilir.

Araştırma, birden fazla merkezde retrospektif olarak yürütülmüş ve pankreas kanseri hastalarının DNA örnekleri ile tümör belirteç verileri analiz edilmiştir. Sonuçlar, FUT2 ve FUT3 genotiplerinin değerlendirmeye katılmasıyla sağkalım tahminlerinin yaklaşık %15 daha doğru yapıldığını göstermiştir. Bu, pankreas kanseri tedavisinde hassas tıbbın önemli bir ilerlemesi olarak yorumlanmaktadır.

TMGM’nin en önemli katkılarından biri, başlangıçta ameliyat edilemez olarak değerlendirilen tümörlerin cerrahi adaylığını belirlemedeki üstün başarısıdır. Geleneksel yaklaşımda, vasküler yapıların tutulumuna bağlı olarak bazı tümörler operasyon için uygun görülmeyebilir. Ancak kemoradyoterapi sonrası tümör hacmi küçülebilmekte, fakat hangi hastaların cerrahi sonrası fayda göreceğinde belirsizlik sürmektedir. TMGM, hastaların genetik profiline dayalı olarak tümör belirteç seviyelerini normalize ettiği için, cerrahi için en uygun adayları doğru belirleyebilmektedir. Böylece gereksiz ameliyatlardan kaçınılırken, daha önce operasyona uygun olmayan hastalara kür şansı sunulabilmektedir.

Araştırmanın çarpıcı bir bulgusu, tümör belirteçlerindeki değişimlerin malignitenin ilerleme derecesinden çok hastanın kalıtsal genetik varyasyonlarıyla daha güçlü ilişkiye sahip olduğunun ortaya çıkmasıdır. Bu durum, klinisyenlerin tümör belirteci yorumlama yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini göstermektedir. Genotip bilgisi ışığında yapılan değerlendirmeler, hatalı diagnostik kararlara engel olarak tedavi sonuçlarını iyileştirebilir.

TMGM, kişiselleştirilmiş onkoloji çağında genomik verilerin geleneksel klinik belirteçlerle entegre edilmesinde önemli bir aşama sayılmaktadır. Genetik profillere göre tümör belirteçlerinin normalize edilmesi, “herkese uyan tek standart” yaklaşımının ötesine geçmekte, hastaların moleküler çeşitliliğini ve bunun belirteç sunumuna etkisini dikkate alan bir yöntem sunmaktadır.

Bu modelin geliştirilmesi çok disiplinli iş birliğinin bir ürünüdür. Nagoya Üniversitesi Hastanesi’nden Prof. Haruyoshi Tanaka liderliğinde; Nagoya Tıp Merkezi ve Toyama Üniversitesi yetkilileriyle birlikte moleküler genetik, onkoloji ve veri bilimi alanlarının uzmanları bir araya gelmiştir. Klinik verilerin genetik analizlerle bütünleştirilmesi, projenin başarısını mümkün kılmıştır.

Klinik uygulama açısından TMGM’nin benimsenmesi, pankreas kanseri cerrahisi öncesi değerlendirme süreçlerini köklü şekilde değiştirebilir. Mevcut durumda ameliyat kararı çoğunlukla görüntüleme yöntemlerine ve daha az kişiselleştirilmiş biyokimyasal belirteçlere dayanır. Genetik normalizasyonun dahil edilmesi, cerrahi adaylığının daha sağlıklı belirlenmesini, kaynakların etkili kullanılmasını ve sonuçta hastaların sağkalım oranlarının iyileşmesini sağlayabilir. Bu, genellikle geç evrede tespit edilip zor tedavi edilen pankreas kanseri için umut vadeden bir gelişmedir.

TMGM’nin etkileri pankreas kanseri ile sınırlı kalmayabilir. Farklı kanser türlerinde de tümör belirteçlerinin genotip-spesifik düzeltilmesi yaklaşımı uygulanabilir. Bu, tümör biyobelirteçlerinin kişisel genomik bağlamda yorumlanmasını sağlayacak yeni bir çağa işaret edebilir. Böylece, onkolojide hastalık takibi, erken tanı ve kişiye özel tedavi yollarında önemli ilerlemeler mümkün olabilir.

Sonuç olarak, TMGM pankreas kanseri yönetiminde genetik farklılıklar ile tümör belirteçlerinin doğru yorumlanması arasındaki boşluğu dolduran ufuk açıcı bir yeniliktir. Prognoz doğruluğunu yükseltirken kemoradyoterapi sonrası cerrahi adaylarını daha isabetli belirleme imkanı sunmaktadır. İlerleyen dönemde yapılacak çalışmalarla doğrulanması ve genişletilmesi halinde, TMGM pankreas malignitelerinin standart bakım protokollerinin vazgeçilmez bir parçası haline gelebilir.

Bu öncü çalışma, British Journal of Surgery’de yayımlanarak genetik bilgi ile klinik onkoloji entegrasyonunda önemli bir dönüm noktasını işaret etmektedir. Klinik hekimler, araştırmacılar ve hastalar bu gelişmeden yararlanarak, pankreas kanserinin olumsuz istatistiklerini genom tabanlı, akıllı tedavi yöntemleriyle iyileştirme fırsatı elde etmektedir.

**Araştırma Konusu**: People
**Makale Başlığı**: FUT2 and FUT3 specific normalization of DUPAN-2 and Carbohydrate Antigen 19-9 in preoperative therapy for pancreatic cancer: a multi-center retrospective study (GEMINI-PC-01)
**Haberin Yayın Tarihi**: 29-Apr-2025
**Web References**: http://dx.doi.org/10.1093/bjs/znaf049
**Doi Referans**: 10.1093/bjs/znaf049
**Resim Credits**: Haruyoshi Tanaka, Nagoya University Hospital

**Anahtar Kelimeler**: Pancreatic tumors, Cancer patients, Surgery, Cancer genetics, Human genetics, Pancreatic cancer, Cancer research, Genetic variation, Chemotherapy, Cancer screening, Tumor growth, Tumor regression

Share This Article
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir