Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri olan kentsel dönüşüm sürecinde, “Yarısı Bizden” kampanyası hakkında vatandaşlar tarafından merak edilen pek çok soru var. Bu kampanya, özellikle riskli bölgelerde yaşayanların hayatlarını daha güvenli ve modern konutlarda sürdürebilmeleri için büyük bir fırsat sunuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıklamalarıyla birlikte, hibe, kredi ve taşınma yardımı miktarlarında önemli artışlar yapılması kararlaştırıldı. Bu değişiklikler, özellikle İstanbul gibi deprem riski yüksek iller için kritik öneme sahip. Kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmak ve vatandaşların yükünü azaltmak için yapılan bu desteklerin kapsamı genişletildi. 2025 yılı sürecinde uygulanacak yeni destekler ve güncellenen başvuru şartları, projeye olan ilgiyi de artıracak gibi görünüyor. Ancak, kampanyanın uzun vadede sürdürülebilir etkiler yaratması için vatandaşların bilinçli hareket etmesi ve süreç hakkında tam bilgiye sahip olması gerekiyor.
İstanbul, Türkiye’nin en kalabalık ve aynı zamanda en riskli deprem bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. “Yarısı Bizden” kentsel dönüşüm kampanyası, şehrin deprem tehdidine karşı daha dayanıklı yapıların inşa edilmesini hedefliyor. Bu kapsamda devlet, vatandaşların mali yükünü hafifletmek için çeşitli finansal destekler sunuyor. En dikkat çekici adımlardan biri ise hibe miktarlarının artırılması oldu. Özellikle dar gelirli vatandaşlar için hibe desteği, konut sahibi olmanın önündeki en büyük engellerden birini aşmayı amaçlıyor. Ayrıca taşınma yardımı tutarlarında yapılan artış, dönüşüm sürecinde yaşayanların geçici yer değiştirme sürecini daha destekleyici hale getiriyor. Bu önemli değişiklikler, kentsel dönüşümün önündeki kararsızlığı azaltırken, daha fazla vatandaşın bu projeye katılımını teşvik ediyor.
Devletin sağladığı desteklerin kapsamı sadece hibe ve taşıma yardımı ile sınırlı değil. Ayrıca uygun faiz oranlarıyla kredi imkanları da genişletildi. Bu kredi avantajları, özellikle orta gelir grubundaki ailelerin yeni konutlara ulaşma imkânlarını artıracak. Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı yeni rakamlara göre, kentsel dönüşüm kapsamında verilecek kredilerde faiz oranları ve vade seçenekleri daha cazip hale getirildi. Bu hamle, hem finansal olarak zorlanan vatandaşları rahatlatıyor hem de sektörün canlanmasına kaynak sağlıyor. Ancak yine de ilgililerin, başvuru sürecindeki prosedürleri iyi anlaması, kredi geri ödemeleri ve diğer yükümlülükler konusunda dikkatli davranması büyük önem taşıyor. Sürecin doğru yönetilmesi, hem bireysel hem de toplumsal fayda açısından kritik.
Kentsel dönüşümün sadece ekonomik değil, sosyal etkileri de ciddi biçimde hissediliyor. İnsanlar, yaşadıkları yerlerin riskli olduğunu bilmenin getirdiği tedirginlikten kurtulmak istiyor. “Yarısı Bizden” kampanyasının güncellenmesiyle birlikte, kamuoyunda dönüşüm projelerine karşı oluşan tereddütlerin bir kısmının giderilmesi hedefleniyor. Bu noktada vatandaşların bilgilendirilmesi, dönüşümün neden ve nasıl yapılacağı konusunda şeffaflık sağlanması büyük önem taşıyor. Sosyal psikoloji açısından baktığımızda, güvenli yaşam alanlarına kavuşmak isteyen insanların devlet desteklerine olumlu yaklaşması ve sürece aktif katılması beklenmelidir. Dolayısıyla sadece mali destekler değil, ikna ve iletişim süreçlerinin de iyileştirilmesi gerekiyor. Bu durumda, projelerin başarı oranı artacak ve dönüşüm tamamlandığında yeni yaşam alanları daha sıcak ve sürdürülebilir hale gelecek.
2025 yılında devreye girecek olan yeni desteklerle, kentsel dönüşümde sadece maddi yardım değil aynı zamanda teknik destekler de ön plana çıkacak. Belediye ve ilgili kurumlar, vatandaşlara yapım süreçleri, izinler ve diğer teknik konularda danışmanlık hizmetleri sunacak. Böylece, dönüşüm projesini düşünenlerin önündeki bürokratik engeller azaltılacak. Yeni yapılan açıklamalarda, bu desteklerle vatandaşların süreci daha rahat takip edebileceği ve böylece projeye olan güvenin perçinleneceği ifade edildi. Türkiye’nin her bölgesinde benzer uygulamalar hayata geçirilirken, İstanbul’da ise bu desteklerin etkisinin özellikle yüksek olması bekleniyor. Çünkü İstanbul’un yoğun nüfusu ve riskli yapı stoğu, dönüşümü başarılı kılmak için ekstra çaba gerektiriyor. Burada verilen desteklerin kapsamının geniş olması, sürecin hem hızlanmasını sağlıyor hem de vatandaş memnuniyetini yükseltiyor.
Ancak, tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, kentsel dönüşüm sürecinde yaşanan sorunlar tamamen yok sayılmamalı. Bazı bölge sakinleri dönüşüm projelerine karşı direnç gösterebiliyor. Bunun nedenleri arasında maddi kayıplar, geçici taşınma zorlukları ve çevresel unsurlardaki belirsizlikler ön plana çıkıyor. Özellikle hibe ve yardımların artması, bu tür endişeleri azaltıcı bir unsur olmakla birlikte, tam anlamıyla çözücü değil. Vatandaşların dönüşüm projelerine katılımını artırmak için, projelerin sosyal boyutunun daha çok ele alınması, yani toplumsal faydaların net bir şekilde ifade edilmesi gerekiyor. Ayrıca yerel yönetimlerin aktif rol alarak bölge halkını projeye dahil etmesi, güven ortamını artıracaktır. Bu süreçlerin sağlıklı ilerlemesi için ‘katılımcı dönüşüm’ modeli, devlet politikaları içerisinde daha çok yer almalı diye düşünüyoruz.
Mali açıdan bakıldığında, “Yarısı Bizden” kampanyasının yeni hibe ve kredi destekleri, ekonomide canlanmaya da katkıda bulunacaktır. İnşaat sektörü, ülke ekonomisinin önemli bir parçası olmasının yanı sıra, birçok yan sektörü de harekete geçiriyor. Kentsel dönüşümün hızlanmasıyla, malzeme üreticileri, iş gücü piyasası ve finans sektöründe de olumlu etkiler gözlenecek. Özellikle İstanbul gibi metropollerde, riskli yapıların yenilenmesi ve yeni yaşam alanlarının inşası, ekonomik dengeleri pozitif yönde etkiliyor. Bu durum, iç piyasadaki talebin artırılması ve işsizliğin azalması gibi yan faydalar doğuruyor. Ancak burada asıl önemli olan, bu dinamik etkileşimin sürdürülebilir hale getirilmesi. Yani sadece kısa vadeli hareketler değil, orta ve uzun vadeli planlarla desteklenmesi gerekiyor.
Vatandaşlar için başvuru şartlarının netleştirilmesi ve başvuru süreçlerinin şeffaf olması da kampanyanın başarısı açısından büyük öneme sahip. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları doğrultusunda, bakanlıklar ve ilgili kurumlar başvuru sürecini sadeleştirmek için çalışmalar yapıyor. Bu sayede, sürecin karmaşıklığı azaltılarak daha fazla kişi kentsel dönüşüm desteklerinden faydalanabilecek. Başvuru şartları arasında riskli bina tespiti, kayıt işlemleri ve gerekli belgelerin sağlanması gibi temel kriterler bulunuyor. Ancak vatandaşların kafasında hâlâ teknik detaylarla ilgili sorular var. Bu noktada, devletin eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerini artırması, halkın bilinçlenmesini ve sürece aktif katılımını da sağlayacaktır. Çünkü dönüşüm sadece yapıların yenilenmesi değil, aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesi anlamına da geliyor.
Konuyla ilgili uzman görüşleri, yapılan artışların olumlu olmakla birlikte daha geniş kapsamlı planlamalara ihtiyaç duyulduğunu işaret ediyor. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde, dönüşüm sürecinde altyapı, ulaşım ve sosyal donatılar gibi konuların da ihmal edilmemesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm yalnızca binaların yenilenmesi anlamına gelmemeli; mahalle hayatının canlandırılması, sosyal ilişkilerin güçlendirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması da hedeflenmeli. Bu anlamda, yerel yönetimlerin ve merkezi kurumların iş birliği içinde hareket etmesi büyük önem taşıyor. Ayrıca, modern şehircilik anlayışı çerçevesinde çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri de projelere entegre edilmelidir. Böylece, kentsel dönüşüm hem ekonomik hem çevresel hem de sosyal açıdan bütüncül bir yaklaşım olarak düşünülebilir.
Son olarak, “Yarısı Bizden” kampanyasının getirdiği yeni destek paketlerinin vatandaşlar üzerinde olumlu etkiler yaratması bekleniyor. Hibe ve taşıma yardımı gibi imkanlar, yaşanan belirsizlikleri azalttığı gibi, motivasyonu da artırıyor. Ancak devlet ve ilgili kurumların bu süreci sadece destek vermekle sınırlı bırakmayıp, düzenli denetimler ve geri bildirim mekanizmalarıyla da desteklemeleri şart. İçinde bulunduğumuz dönemde, kentsel dönüşümün sadece yapı güvenliği sağlamakla kalmayıp, yeni bir şehircilik anlayışını da beraberinde getirmesi gerekiyor. Bu anlamda, yarı yarıya devlet destekli kampanyalar, bu vizyonun pratikte hayata geçmesi adına önemli bir araç. Vatandaşların da sürece daha çok sahip çıkmasıyla, Türkiye’nin güvenli ve modern şehirler kurma hedefi daha hızlı ve sağlıklı şekilde gerçekleşebilir. İstanbul başta olmak üzere tüm riskli bölgeler için bu kampanyanın bir dönüm noktası olması kaçınılmaz görünüyor.