Başarısız (kemoradyoterapi sonrası) boyun diseksiyonlarında postoperatif komplikasyonlar ve yüksek riskli hasta belirleme
Başarısız (kemoradyoterapi sonrası) boyun diseksiyonu, baş boyun skuamöz hücreli karsinomlu (HNSCC) hastalarda kalıcı veya nükseden nodal hastalığın tedavisinde önemli bir cerrahi yaklaşımdır. Son dönemde BMC Cancer’da yayımlanan kapsamlı bir çalışma, bu prosedür sonrası oluşan postoperatif komplikasyonların sıklığı, şiddeti ve risk faktörlerini detaylı biçimde ortaya koydu. Çalışma, özellikle yüksek komplikasyon riski taşıyan hasta gruplarının belirlenmesi ve böylece tedavi planlarının kişiselleştirilmesinin gerekliliği üzerinde duruyor.
Baş boyun kanserlerinde primer tedavi olarak uygulanan (kemoradyoterapi) sonrası boyunda kalan nodal hastalık için sıkça tercih edilen bu cerrahi müdahale, genellikle güvenli kabul edilse de ameliyat sonrası ortaya çıkan komplikasyonlar hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu durum, tedavi yararını komplikasyon riskleri ile dengeleme ihtiyacını ortaya koymakta ve aşırı cerrahi girişimlerin önüne geçmek adına hassas hastalık seçiminin önemini artırmaktadır.
Araştırmacılar, 2008-2022 yılları arasında nodal pozitif HNSCC tanısı almış toplam 908 hastayı incelediler. Bu hasta grubundan 130’u (%14’ü) başarılı boyun diseksiyonu ameliyatı geçirdi. Çalışmada, Common Terminology Criteria for Adverse Events (CTCAE) versiyon 5, kriterlerine göre komplikasyonların derecelendirilmesi yapıldı. Özellikle orta (grade 2) ve ağır (grade 3) komplikasyonların analizine odaklanılarak daha detaylı bir morbidite değerlendirmesi sağlandı.
Sonuçlar, ameliyat sonrası hastaların yarısından fazlasında (%52) en az grade 2 komplikasyonların meydana geldiğini ortaya koydu. Daha ciddi sayılan grade 3 komplikasyonlar ise hastaların %18’inde görüldü ve genellikle yara enfeksiyonu, yara açılması (dehisens), fistül oluşumu, kanama ile trakeostomi gereksinimi gibi sorunlar başı çekti. Ayrıca, daha az yaygın olmasına karşın disfaji, ağır pnömoni, sepsis ve donmuş omuz gibi ciddi komplikasyonlar da raporlandı. Bazı hastalarda birden fazla ciddi komplikasyonun aynı anda deneyimlendiği belirtildi.
Çalışmanın önemli noktalarından biri, grade ≥2 komplikasyonlar için üç bağımsız risk faktörünün belirlenmiş olmasıdır: yapılan boyun diseksiyonunun cerrahi kapsamı, en büyük lenf nodunun büyüklüğü (3 cm’den büyük olması) ve HPV negatif (insan papilloma virüsü negatif) hastalığın varlığı. Daha geniş kapsamlı cerrahiler, büyük lenf nodları ve HPV negatif biyolojili tümörler, hastalarda önemli komplikasyon risklerini artırmaktadır. Bu durum, salvage boyun diseksiyonu uygulanacak hastaların çeşitliliğini ortaya koyarken, tedavi kararlarının hastaya özel risk analizine göre yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.
Araştırmada ayrıca, ameliyat sonrası komplikasyon gelişmesinin hastaların genel sağkalımı ile doğrudan bağlantılı olmadığı da tespit edildi. Bu, ameliyat komplikasyonlarının morbiditeyi artırırken uzun dönem onkolojik sonuçları mutlaka olumsuz etkilemediğine işaret ediyor. Öte yandan, özellikle HPV negatif tümör taşıyan ve N3 nodal evresinde olan hastaların sağkalımının daha kötü olduğu saptandı; böylece tümör biyolojisi ve hastalık yükünün prognozda belirleyici olduğu netleşti.
Tedavi planlaması açısından, cerrahi örneklerde %41 oranında canlı tümör hücresi bulunması, yanlış negatif veya eksik değerlendirmeyi akla getirmektedir. Bu durum, gerekli operasyonların doğru seçilmesini zorlaştırmakta ve gereksiz cerrahi girişimlerin önüne geçilmesini karmaşık hale getirmektedir. İleri görüntüleme teknikleri ve moleküler tanı yöntemlerinin kullanımıyla hastaların tedaviye yanıt değerlendirilmesi ve sadece gerçek fayda sağlayacak hastaların seçilmesi amaçlanmaktadır.
Cerrahi teknik açısından, modifiye radikal boyun diseksiyonlarının, daha sınırlı diseksiyonlara göre daha yüksek oranda ciddi komplikasyonla ilişkili olduğu bildirildi. Bu sonuç, cerrahi stratejilerin yeniden gözden geçirilmesi ve mümkün olan durumlarda daha sınırlı müdahalelerle morbiditenin azaltılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Operasyonun genişliği ve müdahale derecesi, postoperatif komplikasyon riskinin önemli belirleyicilerindendir.
HPV negatif hastalarda komplikasyonların daha sık görülmesi, bu tümör tiplerinin biyolojik özelliklerinin yara iyileşme ve dokusal rekonstrüksiyon süreçlerini nasıl etkilediğinin anlaşılması açısından önemlidir. Bu bulgu, hem tedavi seçiminde hem de ameliyat sonrası bakım ve destek yaklaşımlarında yeni perspektifler getirmektedir. HPV pozitif ve negatif hastalar arasındaki farklı yaklaşımlar, onkolojik bakımı daha etkili kılabilir.
Araştırmanın retrospektif tasarımı ve on yıldan fazla süren hasta takibi, sonuçların statistiksel açıdan sağlamlığını artırmıştır. Standart komplikasyon sınıflandırması kullanımı ise diğer çalışmalarla karşılaştırılabilirliği sağlamış, böylece elde edilen verilerin klinik uygulamalara entegrasyonunu kolaylaştırmıştır. Bu metodolojik titizlik, düşük yanılma payı ve yüksek dış geçerlilik anlamına gelmektedir.
Günümüzde karşılaşılan zorluklardan biri, (kemoradyoterapi sonrası) dokulardaki radyoaktif değişikliklerin görsel değerlendirmeyi zorlaştırması ve hastalarda var olan kalıntı tümörün güvenilir biçimde saptanamamasıdır. Bu teknik sınırlılıklar, genellikle aşırı temkinli yaklaşımlara ve gereksiz cerrahi müdahalelere neden olmaktadır. Böylece, radyolojik ve moleküler görüntülemedeki yeniliklerin kullanımı, ileri hasta seçimi için kritik hale gelmiştir.
Hastaların postoperatif dönemde yara iyileşmesi ve solunum fonksiyonları bakımından yüksek risk altında olması, cerrahi sonrası multidisipliner bir yaklaşımın önemini ortaya koymaktadır. Cerrahlar, onkologlar, rehabilitasyon uzmanları ve hemşirelik ekipleri arasındaki koordinasyon, komplikasyonların önlenmesi ve erken müdahale için elzemdir. Hasta yaşam kalitesinin korunması, sadece onkolojik sonuçlardan değil, bu tür destekleyici bakımdan da etkilenmektedir.
Sonuç olarak, salvage boyun diseksiyonu sonrası yüksek komplikasyon oranları, onkolojik fayda ile morbidite arasındaki hassas dengeyi yeniden düşünmeye sevk etmektedir. Tedavi algoritmalarının bireyselleştirilmesi, cerrahi seçimlerin dikkatlice yapılması ve ameliyat sonrası bakımın optimize edilmesi, hastaların hem sağkalım hem de yaşam kalitesini artıracaktır. Bu çalışma, baş boyun kanserlerinde kişiye özel tıp perspektifini güçlendiren önemli kanıtlar sunmakta ve klinik uygulamalarda risk değerlendirme modellemelerine ışık tutmaktadır.
Gelecekteki araştırmaların, komplikasyonların öngörülmesine yarayan modellerin doğrulanması, rezidü tümör varlığını kesinlikle belirleyen yeni biyomarker ve görüntüleme tekniklerinin geliştirilmesi, ayrıca cerrahi tekniklerde yapılacak yeniliklerin komplikasyonlar üzerindeki etkilerinin incelenmesi yönünde olması önerilmektedir. Genetik, immünolojik ve radyolojik verilerin entegrasyonu ile kapsamlı bir risk sınıflandırma aracı oluşturulabilir ve bu da tedavi sonuçlarını optimize edecektir.
Bu çalışma, başarısız (kemoradyoterapi sonrası) boyun diseksiyonu geçirecek HNSCC hastaları için önemli bir yol haritası görevi görmektedir. Risk faktörleri konusunda farkındalık yaratarak klinisyenleri daha bilinçli kararlar almaya teşvik etmekte; böylece tedavi etkinliği ile hasta güvenliğinin dengelenmesinde kritik bir basamak oluşturmaktadır. Kanser tedavisi alanında gelişen teknoloji ve uzmanlıkla birlikte, hastaya özgü, etkili ve şefkatli bakım daha da güçlenecektir.
Baş boyun onkolojisi alanındaki bu güncel çalışma, zorlu klinik sorunlara ışık tutarak, multidisipliner iş birliği, ileri tanı yöntemleri ve cerrahi strateji optimizasyonunda yeni standartların oluşmasına katkı sağlamaktadır. Amaç, hastaların hem yaşam süresi hem de yaşam kalitesinin yüksek olduğu tedavi yaklaşımları sunmaktır. Bilimsel veriler ışığında, cerrahi komplikasyonların önlenmesi ve hasta seçiminin iyileştirilmesi, gelecekteki başarıların anahtarı olmaya devam edecektir.
Araştırma Konusu: Postoperatif komplikasyonlar ve risk sınıflandırması; (kemoradyoterapi sonrası) salvage boyun diseksiyonu uygulanan baş boyun skuamöz hücreli karsinom hastaları
Makale Başlığı: Postoperative complications following salvage neck dissection after (chemo)radiotherapy for head and neck squamous cell carcinoma: which patients are at high risk?
Web References: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14232-7
Doi Referans: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14232-7
Resim Credits: Scienmag.com
Anahtar Kelimeler: (chemo)radiotherapy in cancer treatment, decision-making in cancer care, evaluating treatment outcomes in head and neck cancer, high-risk patients in head and neck cancer, managing postoperative risks in surgery, node-positive head and neck squamous cell carcinoma, patient care protocols in oncology, postoperative morbidity in HNSCC, quality of life after neck surgery, risk factors for surgical complications, salvage neck dissection complications, surgical interventions in cancer treatment