İstanbul Silivri’de yaşanan yıkıcı depremin ardından Türkiye’de kentsel dönüşüm süreci yeniden gündemin en ön sırasına oturdu. Hükümet, afetin etkilerini azaltmak ve şehirlerin dayanıklılığını artırmak adına çeşitli adımlar atarken, ekonomik kaynakların etkin kullanımına yönelik hamleler de dikkat çekiyor. Bu çerçevede, devletin tapu işlemlerinden aldığı döner sermaye bedellerinde yüzde 50 ile yüzde 200 arasında önemli bir güncellemeye gitmesi, hem vatandaş hem de sektörel aktörler tarafından yakından izleniyor. Yeni düzenleme, kentsel dönüşüm projelerine destek vermek amacıyla oluşturulacak finansmanın önemli bir ayağını oluşturuyor.
Depremin ardından harekete geçen hükümet, özellikle Silivri başta olmak üzere deprem riski taşıyan bölgelerde kentsel dönüşüm teşviklerini artırdı. Ancak bu teşviklerin finansmanında bütçe üzerindeki yükü dengelemek amacıyla çeşitli vergi ve harç kalemlerinde düzenlemeler yapılması şarttı. Tapu işlemlerinde uygulanan döner sermaye bedellerinde bu kapsamda yapılan güncellemeler, kamu gelirlerini yükseltirken hem bireysel hem kurumsal yatırımcıların maliyetlerini artırdı. Uzmanlar, bu tür artışların kısa vadede bazı direnç yaratabileceği görüşünde. Ancak uzun vadede güvenli yapılaşma ve ekonomik sürdürülebilirlik için anlaşılabilir olduğu yorumları da yaygın.
Döner sermaye bedellerinin artırılmasıyla birlikte tapu işlemlerinde ödenecek ücretler ciddi oranda yükseldi. Bu artış, konut sahipleri ile kentsel dönüşüm projelerinde yer alan geliştiriciler arasında farklı etkiler yaratıyor. Özellikle orta düşük gelir grubundaki aileler için tapu harcı ve işlem bedellerinin yükselmesi, dönüşüm sürecine katılımı biraz daha zorlaştırabilir. Bu durum, hükümetin teşvik paketlerine rağmen uygulama sahasında bazı zorlukları beraberinde getirebilir. Oysa kentsel dönüşümün başarıya ulaşması için hem maliyetlerin makul seviyede tutulması hem de cazip teşviklerin sunulması gerekiyor.
Silivri’deki deprem sonrası yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin genelinde kabul gören deprem politikalarında da yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Kentsel dönüşüm sürecinin hızlı ve etkin ilerlemesi için kaynak ihtiyaçlarının karşılanması kritik önemde. Bu bağlamda, tapu işlemlerinin döner sermaye bedellerindeki düzenleme, devletin kaynak yaratma stratejisinin ana unsurlarından biri olarak öne çıkıyor. Ancak bu yaklaşım kamuoyunda bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazıları, yüksek harç oranlarının dönüşüm süreçlerini yavaşlatabileceği endişesini dile getirirken, diğerleri ise bu adımın inşaat sektörüne ve vatandaş güvenliğine olumlu yansıyacağını düşünüyor.
Ekonomistler ve inşaat sektörü temsilcileri, tapu döner sermaye bedellerini artıran yeni düzenlemenin piyasa dinamikleri üzerindeki etkilerini farklı açılardan değerlendiriyor. Bazı uzmanlar, artışların fiyatları ve işlem yoğunluğunu etkileyeceği görüşünde. Özellikle inşaat maliyetlerinin zaten yüksek seyrettiği bir dönemde, ek vergilerin sektörü zorlayabileceğini belirtiyorlar. Diğer yandan, bu tür kaynakların kentsel dönüşüm teşviklerine yönlendirilmesinin gerekli ve doğru bir adım olduğunu söyleyenler de var. Sektör temsilcileri, devletle işbirliğinin artarak devam etmesi gerektiği vurgusunu yaparken, sürdürülebilir finansman mekanizmalarının önemini öne çıkarıyorlar.
Hükümetin kentsel dönüşüm için yaptığı teşviklerdeki artış, finansman ihtiyacını önemli ölçüde yükseltti. Tapu işlemlerindeki döner sermaye bedellerindeki güncelleme, devletin kaynak yaratma stratejisinde mali disiplinin ve sürdürülebilirliğin ön planda olduğunu gösteriyor. Ancak, maliyetlerdeki bu yeni artışın toplumun geniş kesimlerine nasıl sunulacağı önemli bir soru işareti. Özellikle dar gelirli vatandaşların dönüşüm sürecine katılımını teşvik etmek, uzun vadede kentsel dönüşüm projelerinin başarısını belirleyecek en kritik faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Bu nedenle teşviklerle beraber uygun finansman modellerinin de devreye alınması gerekiyor.
Kentsel dönüşümde temel amaç, deprem gibi doğal afetlerde can ve mal kaybını en aza indirmek. Ancak uygulamada ekonomik, sosyal ve teknik pek çok faktörün aynı anda düşünülmesi gerekiyor. Döner sermaye bedellerindeki artış, bu sürecin finansman ayağında önemli bir kaynak oluştururken, vatandaşların yükünü artırması sebebiyle eleştiriliyor. Bu noktada devletin, değişen maliyetleri dengeleyecek destek mekanizmalarını devreye sokması, uygulamada başarıyı artırabilir. Aksi takdirde, artan maliyetler dönüşümün önünde bir engel teşkil edebilir.
Tapu işlemlerinden alınan döner sermaye bedelleri, genellikle tapu müdürlüklerinin kendi işletme giderlerini karşılamak için kullanılan bir gelir kalemi. Ancak yapılan son güncelleme ile bu bedellerin hızla yükselmesi, vatandaşların işlemler sırasında karşılaştığı mali yükü artırdı. Bu artışın temel sebebi, kentsel dönüşüm sürecine fon yaratmak olarak açıklanırken, haklı olarak vatandaşlar arasında tepki de oluştu. Kamuoyunda daha şeffaf ve anlaşılır bilgilendirme yapılmasının gerektiği düşünülüyor. Çünkü maliyet artışları söz konusu olduğunda vatandaşın sürece güveni ve motivasyonu belirleyici oluyor.
Sektör içindeki bazı aktörler, döner sermaye bedellerinde yaşanan bu artışın uzun vadede piyasaya getireceği faydalara dikkat çekiyor. Öncelikle bu gelirin kentsel dönüşüm projelerinin finansmanında kullanılması, projelerin hız kazanmasını sağlayabilir. Ayrıca, artan maliyetlere rağmen devletin sunduğu teşviklerin toplam paket içinde daha avantajlı hale gelmesi de bekleniyor. Böylece hem vatandaş hem de sektör temsilcileri için dönüşüm daha erişilebilir kılınabilir. Ancak bu dengelemenin kurulması için yakın dönemde yeni adımların atılması gerekiyor.
Deprem sonrası artan kentsel dönüşüm faaliyetleri, Türkiye ekonomisi için hem fırsatlar hem riskler barındırıyor. Döner sermaye bedellerindeki düzenleme, mali disiplinin sağlanması açısından olumlu bir gelişme; fakat bu adımın sosyal boyutunun da unutmaması gerekiyor. Gerek vatandaşların gerekse sektör paydaşlarının beklentileri ve ihtiyaçları göz ardı edilmemeli. Dönüşümün başarılı olabilmesi için devlet, piyasa ve toplum üçlü bir uyum içinde hareket etmeli. Bu bağlamda yeni politika ve uygulamaların şeffaf, esnek ve geniş katılımlı olması önem taşıyor.
Sonuç olarak, Silivri’de yaşanan depremle birlikte kentsel dönüşümün hızlanması elzem hale geldi. Hükümetin tapu işlemlerinden alınan döner sermaye bedellerini yükseltmesi, kaynak yaratma açısından anlamlı bir adım. Ancak bu adımın uygulamadaki yansımasına dikkat etmek, vatandaşın dönüşüme katılımını sağlamak bakımından önemli. Önümüzdeki dönemde hem maliyet artışlarının hem de teşviklerin dengeli şekilde yönetilmesi gerekiyor. Yatırımların ve sürdürülebilir kalkınmanın önündeki zorlukların aşılması, güvenli şehirler inşa edilmesi için kritik bir eşik niteliğinde. Gelişmeler yakından takip edilirken, kamu yararını gözeten politikaların ön plana çıkması bekleniyor.