Türkiye’nin gözde yazlık bölgelerinde konut piyasasında son dönemde yaşanan hareketlilik, pandeminin etkilerinin büyük ölçüde azalmasıyla birlikte farklı dinamiklere evriliyor. Özellikle Bodrum, İzmir ve Antalya’nın popüler ilçelerinde konut fiyatlarındaki artış hızı belirgin şekilde yavaşlamış durumda. Ancak satış ve kiralamada gelinen seviye, alıcı ve kiracıların bütçelerini zorlayan yüksek seviyelerle dikkat çekiyor. Bu tabloda hem yazlık konut almak isteyenlerin hem de tatil sürelerini kiralık konutlarda geçirmeyi tercih edenlerin maliyet dengesi önemli bir sorun halini aldı.
Bodrum, uzun yıllardır Türkiye’de yaz sezonunun en gözde yerleşim merkezlerinden biri olarak başı çekiyor. Bölgedeki konut fiyatları ise her geçen yıl daha da yukarıya tırmanıyor. Ortalama metrekare satış fiyatının 220 bin TL’ye ulaşması, alıcıların önünü tıkayan en büyük etkenlerden biri. Ayrıca yazlık villaların haftalık kira bedeli 65 bin TL’ye kadar yükselirken, lüks segmentte bu bedeller aylık 4.5 milyon TL gibi astronomik rakamlara çıkabiliyor. Bu durum Bodrum’u hem yatırımcılar hem de tatilciler için erişilmez noktaya taşıyor.
Pandemi süreci boyunca artan talebin etkisiyle uzun süre hızla ivme kazanan yazlık konut piyasası, talebin azalmasıyla birlikte doğal bir yavaşlama yaşadı. İkinci eldeki fiyat artışları durakladı, bazı bölgelerde fiyatlar stabil seyrine geri döndü. Ancak mevcut seviyeler hâlâ oldukça yüksek. Bu durum tatil evi satın almayı ve kiralamayı hem sınırlı gelir grupları hem de orta gelirli genç aileler için lüks bir tercih haline getirdi. Piyasa artık daha çok yüksek gelir grubunun odaklandığı bir alan haline geldi.
İzmir ve Antalya’nın popüler ilçelerinde ise benzer bir tablo yaşanıyor. Bu bölgelerde yazlık ev kiralamaları haftalık 50 bin TL’nin altına düşmekte zorlanıyor. Özellikle sahil şeridinde ve denize yakın konumda olan evler, ciddi anlamda yüksek fiyatlarla kiralanıyor. Tatilcilerin bütçelerini zorlayan bu yüksek kira bedelleri, bölgedeki konutların yatırım açısından cazibesini de sorgulatıyor. Yatırımcılar getirileri bu yüksek fiyatlara rağmen nasıl koruyabileceğinden emin değil.
Öte yandan satış piyasasında da benzer sınırlamalar gözlemleniyor. Devam eden ekonomik belirsizlikler ve artan kredi faizleri, konut alıcısının talebini önemli ölçüde düşürdü. Hane halkı gelirlerindeki istikrarsızlık ve yükselen yaşam maliyetleri, özellikle yeni yazlık konut edinmeyi planlayan kesimleri caydırıyor. Kredi koşullarının ağırlaşması, piyasanın hareketliliğini azaltırken fiyatlarda daha güncel, gerçekçi bir denge aranıyor.
Konut piyasasındaki bu yeni denge uzmanların dikkatini çekiyor. Ekonomi editörleri ve gayrimenkul analistleri, yazlık ilçelerde piyasanın gelecek dönemde daha sakin ancak sürdürülebilir bir çizgi yakalayacağını belirtiyor. Pandeminin getirdiği ani talep dalgası geride kalırken, yerel ekonomi ve turizmin canlanması ile birlikte kademeli bir toparlanma sinyali veriliyor. Ancak fiyatların mevcut yüksek seviyede kalması, piyasada dar bir alıcı profilinin oluşmasına neden oluyor.
Benzer şekilde kiralama piyasasında yaşanan büyük fiyat farklılıkları, tatilcilerin alternatif ve daha ekonomik bölgeler aramasına neden oluyor. Bodrum ve popüler sahil ilçelerinde lüks konutlarda görülen fiyatlar, orta gelirli aileler için erişilemezken, bu kitleler daha uygun maliyetli iç turizm alternatiflerine yöneliyor. Kiralık evlerin popülerliğinin azalması, kısa vadede bölgede otel ve pansiyon işletmelerine talebin artmasını da tetikliyor.
Son dönemde gayrimenkul sektörü içinde başka bir önemli değişim de yatırım amaçlı satın almalarda gözlemleniyor. Geçmiş yıllarda yoğun olarak yabancı yatırımcıların talepleriyle yükselen fiyatlar, pandemi sonrası dönemde çoğunlukla yerli alıcıların ilgisiyle dengelenmeye çalışılıyor. Ancak yüksek fiyatlar ve kısıtlı kredi imkânları, satışların çoğunluğunun nakit ve üst gelirli müşteri kitlesine kaymasına yol açtı. Bu durum piyasa dinamiklerini kökten değiştirirken, orta gelir grubunun sektörde temsilinin azalmasına neden oldu.
Uzmanlar, yazlık bölgelerde sürdürülebilir bir konut piyasası için devletin ve yerel yönetimlerin müdahalesini önemli görüyor. Konut stokunun çeşitlendirilmesi, uygun fiyatlı ve orta segment ürünlerin artırılması, kredi faizlerinin piyasa şartlarına uygun seviyelerde tutulması gibi politikaların uygulanması gerekliliğine dikkat çekiliyor. Ayrıca turizm paketlerinin desteklenmesi ve bölgesel yatırımların artırılması, yazlık bölgelere olan talebin kalıcı bir seviyede korunmasına yardımcı olabilir.
Kiralamada ise alternatif çözüm arayanlar için paylaşımlı tatil evleri (short term rental) ve butik otel işletmeleri daha cazip hale geliyor. Bu modeller, yüksek maliyetlerin orta kiracılara yansımaması için esneklik sağlarken, bölge ekonomisine de canlılık kazandırıyor. Ancak bu sektörün düzenleme ve denetim ihtiyacı artarken, serbest piyasada denge kurulması önemli bir gündem maddesi olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin önde gelen yazlık ilçelerinde konut piyasasında hem satış hem de kiralamada yeni bir dönem başlıyor. Pandeminin yarattığı ani talep patlaması geriledi, ancak fiyatlar hâlâ oldukça yüksek seviyelerde seyrediyor. Bu durum, piyasada alıcı ve kiracı profillerini değiştirirken, orta gelir sınıfının yazlık ev sahibi olma ve tatil yapma imkânlarını sınırlıyor. Sürdürülebilir büyüme ve sosyal denge için sektörel politikaların acilen gözden geçirilmesi gerekiyor.
Yazlık konut piyasasının geleceğine dair değerlendirmelerde bulunan ekonomistler, önümüzdeki dönemde fiyatların belirli düzeylerde stabil kalacağını ve piyasanın daha sağlıklı, kontrollü biçimde hareket edeceğini öngörüyor. Ancak bu yeni dengeyi yakalamak için arz-talep dengesinin yeniden şekillenmesi, özellikle orta gelir grubuna yönelik adımların atılması kritik önem taşıyor. Aksi halde lüks konut segmentindeki pahalılık, piyasanın önemli bir kesimini dışlayarak sosyal ve ekonomik sorunları beraberinde getirebilir.
İç turizmin gelişmesi ve yazlık bölgelerde daha fazla yatırım yapılması, uzun vadede hem bölge ekonomisine hem de gayrimenkul sektörüne olumlu yansıyacaktır. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için sadece fiyatların değil, kredi, vergilendirme, altyapı ve turizm politikalarının da koordineli bir şekilde ele alınması gerekmekte. Bu süreçte yerel yönetimlerin, merkezi otorite ile ortak çözümler üretmesi yazlık ilçelerin sürdürülebilir cazibesini koruyabilmesi için elzemdir.