Son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kanser epidemiyolojisi alanında dikkat çeken bir değişim gözlemlenmektedir. Özellikle 50 yaş altı genç yetişkinler arasında bazı kanser türlerinin artan görülme sıklığı, halk sağlığı açısından önemli bir uyarı niteliğindedir. Ulusal Kanser Enstitüsü (National Cancer Institute) araştırmacıları tarafından Cancer Discovery dergisinde yayımlanan kapsamlı bir çalışma, bu erken yaşta ortaya çıkan kanserlerin eğilimlerini detaylı bir şekilde analiz ederek gelecekteki koruyucu ve tarama stratejilerine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Bu makalede, 2010-2019 yılları arasında ABD genelinde kanser insidansı ve 2022 yılına kadar ölüm oranları üzerine yapılan kapsamlı istatistiksel değerlendirmeler anlatılmaktadır.
Araştırmada, erken yaşta kanser tanısı alan bireyler 15-49 yaş aralığında gruplanmış ve üç alt yaş grubuna ayrılmıştır: 15-29, 30-39 ve 40-49 yaş. Karşılaştırma amacıyla, geç yaşta tanı alanlar da 50-59, 60-69 ve 70-79 yaş gruplarına bölünerek çalışmanın kapsamı genişletilmiştir. ABD Kanser İstatistikleri veritabanı ve Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi’nin sağladığı verilerden yararlanılan bu çalışma, yaşa bağlı farklılıkların ve eş zamanlı yükselişlerin altındaki potansiyel nedenleri ortaya koymayı hedeflemektedir.
Erken yaş grubunda toplam 2 milyondan fazla kanser vakası analiz edilmiş ve bu vaka grubunda kadınların hastalık oranının %63,2 ile baskın olduğu görülmüştür. Kadınlarda en yaygın üç kanser türü meme, tiroid ve melanom olurken, erkeklerde ise kolon-rektum, testis ve melanom kanserleri en sık rastlanan türler arasında yer almaktadır. Bu cinsiyete özgü farklılıklar, hem biyolojik hem çevresel faktörlerin ayrı ayrı ve karmaşık etkilerinin habercisi olarak değerlendirilmelidir.
Çalışmanın önemli bulgularından biri, 14 kanser türünde erken yaş gruplarından en az birinde anlamlı bir artış gözlemlenmiş olmasıdır. Bunlardan beşi, özellikle genç yaş grubuna özgü artış trendi göstermekte ve yaşlı popülasyonda benzer bir yükseliş gözlemlenmemektedir. Melanom, plazma hücre neoplazmaları, rahim ağzı (serviks) kanseri, mide kanseri ve kemik ile eklem kanserleri bu grupta ön plana çıkmaktadır. Bu durum, genç hastalarda bu kanserlerin artışının spesifik risk faktörleri veya tanı yöntemlerindeki farklılıklardan kaynaklanabileceğini düşündürmektedir.
Diğer yandan, dokuz kanser türünde hem erken hem de geç yaş gruplarında benzer biçimde insidans artışı tespit edilmiştir. Kadınlarda meme, kolon-rektum, böbrek ve rahim kanserleri ile erkeklerde testis kanseri, pankreas kanseri, öncü B-hücreli non-Hodgkin lenfoma, geniş difüz B-hücreli lenfoma ve mycosis fungoides/Sézary sendromu bu kanser türlerine örnektir. Bu paralel artışların; yaygın risk faktörlerinden veya gelişen tarama ve görüntüleme teknolojilerinin vaka tespiti üzerindeki olumlu etkisinden kaynaklanabileceği düşünülmektedir.
Özellikle erken yaş grubundaki kadınlarda meme, kolon-rektum, böbrek ve rahim kanserlerinde görülen artışlar 2010 yılına göre 2019 yılında beklenenin çok üzerinde ek yeni vaka yükü yaratmıştır. Bu dört kanser türü, erken yaş grubundaki toplam ek vakaların %80’den fazlasını oluşturmaktadır. Bu durum; yaşam kalitesini, tedavi zorluklarını ve mortaliteyi doğrudan etkileyebilecek ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğuna işaret etmektedir ve yeni koruyucu çalışmalar ile tarama kılavuzlarının genç yaş grubuna göre yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir.
Kanser ölüm oranları verileri, her ne kadar insidans trendleriyle kısmen farklılıklar gösterse de, testis, rahim, kolon-rektum ve kemik-eklem kanserlerinde hem erken hem bazı yaş gruplarında artan ölüm eğilimleri dikkat çekicidir. Bu durum, özellikle bu kanserlerde daha agresif hastalık seyri, geç teşhis ya da tedavi süreçlerinde yetersizliklere işaret ediyor olabilir. Dolayısıyla bu kanser tiplerinde teşhis ve tedavi metotlarının genç hastalar için daha optimize edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Aksine, insidansı artan diğer on kanser türünde mortalite oranlarının sabit kalması veya düşme eğiliminde olması, bu kanserlerin tedavisinde klinik başarıların arttığını ya da erken tanı yöntemlerinin etkinliğinin yükseldiğini göstermektedir. Bunun yanında, bazı erken yaş gruplarında görülen artışların aşırı tanı (overdiagnosis) ile de ilişkili olabileceği belirtilmekte; bu durum hem incelenmeyi hem de yorumlamayı karmaşık hale getirmektedir.
Araştırmacılar, erken yaş ve geç yaş grupları arasındaki trendleri karşılaştırmanın, kanser gelişiminin altında yatan risk faktörlerini daha iyi anlamaya yönelik kritik bir araç olduğunu vurgulamaktadır. Aynı zamanda, belirli kanser türlerinde her iki yaş grubunda eşzamanlı vaka artışlarının, yaşam biçimi değişiklikleri, çevresel faktörler ya da genetik eğilimler gibi yaygın nedenlerden kaynaklandığını düşündürmekle birlikte, teknolojik gelişmelerin uskûsüz tespit oranlarını da etkilediği göz ardı edilmemelidir.
Bu çalışmanın güçlü yanları arasında, kapsamlı ulusal veri tabanlarının kullanılması, erken yaşta kanser insidansı ile ölüm oranlarının birlikte analiz edilmesi ve ek yeni vaka sayılarının hesaplanması gibi yenilikçi yöntemler bulunmaktadır. Bu yaklaşım, daha önceki çalışmaların sınırlamalarını aşarak, epidemiyolojik tablonun daha geniş ve uzun süreli bir perspektifle değerlendirilmesini sağlamıştır.
Bununla beraber, çalışmanın en önemli eksikliği, bireysel hastalara ait risk faktörleri, tarama katılımı veya sağlık hizmetlerine erişim gibi ayrıntılı verilerin çalışmaya dahil edilmemiş olmasıdır. Bu nedenle, mevcut sonuçlar genelleştirilebilir bölgesel ve demografik bulgular sunmakla birlikte, erken yaşta kanser artışının temel nedenlerini doğrudan açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
Araştırmanın sonuçları, özellikle meme ve kolon-rektum kanserleri için tarama yaş sınırlarının düşürülmesini içererek, kanser önleme paradigmasında önemli değişiklikler yapılmasına zemin hazırlamıştır. Sürekli olarak izlenecek insidans ve mortalite verileri, bu yeni yaklaşımların etkinliğini izlemede anahtar rol oynayacaktır ve genç nüfusta kanser yükünü azaltma hedeflerine hizmet edecektir.
Sonuç itibarıyla, bu ayrıntılı ve kapsamlı çalışma, ABD’de erken yaşta ortaya çıkan kanserlerin artan oranlarına dikkat çekerek, değişen kanser epidemiyolojisinin karmaşık fakat kritik yönlerini ortaya koymaktadır. Araştırmacılar, genç nüfuslarda artan kanser görülme oranlarının multidisipliner ve çok boyutlu yaklaşımlarla incelenmesi gerektiğinin altını çizerken, yaşa özgü müdahalelerin iyileştirilmesinin önemi üzerinde durmaktadır.
Bu çalışma, hem koruyucu halk sağlığı önlemlerinin hem de klinik uygulama değişikliklerinin yönlendirilmesi açısından önemli bir adımdır. Erken tanı ve etkin tedavi için gereken stratejilerin geliştirilmesi, genç hastalardaki kanser yükünü azaltacak ve bu alandaki sağlık politikalarının güncellenmesini tetikleyerek, gelecekte daha olumlu sonuçların alınmasına olanak sağlayacaktır.
—
Araştırma Konusu:
Erken yaş ve geç yaşta kanser insidansı ve mortalite eğilimleri arasındaki farklar ve benzerlikler, ABD kanser epidemiyolojisi verileri ışığında.
Makale Başlığı:
Trends in Cancer Incidence and Mortality Rates in Early-Onset and Older-Onset Age Groups in the United States, 2010–2019
Haberin Yayın Tarihi:
8-Mayıs-2025
Web References:
Cancer Discovery Journal (Detaylı DOI linki verilmemiştir)
Anahtar Kelimeler:
Kanser; Erken yaşta kanser; Meme kanseri; Kolorektal kanser; Pankreas kanseri; İnsidans eğilimleri; Mortalitenin seyri; Kanser taraması; Yaş ilişkili kanser epidemiyolojisi