Güneydoğu Asya’da özellikle Alt Mekong Havzası’nda yaygın olan Opisthorchis viverrini isimli karaciğer kelimesi, halk sağlığı açısından önemli ve kalıcı bir sorun olarak dikkat çekmektedir. Bu parazitik enfeksiyon milyonlarca kişiyi etkilerken, özellikle Tayland’ın kuzeydoğusunda bu hastalığın görülme sıklığı oldukça yüksektir. Bölgedeki kültürel ve ekolojik faktörler enfeksiyonun yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Yaklaşık 10 milyondan fazla insan bu parazit ile enfekte olmuş durumdadır. En önemli sorun ise bu enfeksiyonun, çok yüksek ölüm oranlarına sahip olan ve safra yollarında gelişen kolanjiyokarsinom (CCA) kanserine zemin hazırlamasıdır. Tayland, dünyada CCA’nın en yüksek insidans oranına sahip ülkesi olarak, bu hastalıkla mücadelede acil ve etkili müdahalelere ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaktadır.
Geleneksel yöntemler, özellikle kitlesel ilaç uygulamaları ve standart sağlık eğitimi kampanyaları, bu enfeksiyonun yayılmasını engelleme konusunda yetersiz kalmıştır. Bunun temel nedenlerinden biri, O. viverrini’nin karmaşık yaşam döngüsüdür. Bu döngüde tatlı su salyangozları ve balıklar ara konakçı, insanlarla birlikte kedi ve köpekler ise nihai konakçı görevi görür. Bu ekolojik yapı, parazitin yayılımını tek yönlü tıbbi ya da çevresel müdahalelerle kesmeyi zorlaştırmaktadır. Üstelik geleneksel olarak taze ya da az pişmiş tatlı su balıklarının tüketilmesi kültürel bir alışkanlık olarak devam etmekte ve bu da parazitin döngüsünü sürdürmektedir.
Bölgede yaşanan bu zorluklara karşılık, Tayland’da sağlık uzmanları ve kamu sağlığı yetkilileri öncü ve bütüncül bir yaklaşım geliştirdi; Lawa modeli olarak adlandırılan bu yöntem, One Health (Tek Sağlık) paradigmasını somutlaştırmaktadır. Bu model, insan sağlığı, hayvan sağlığı ve çevresel yönetimi aynı çatı altında buluşturarak karmaşık zoonotik hastalıklarla mücadelede sistem düşüncesini kullanmaktadır. Lawa modeli, tek başına uygulanan müdahalelerin başarıya ulaşamayacağını kabul ederek, farklı disiplinleri ve yerel paydaşları bir araya getirip toplulukla eşgüdümlü çözümler geliştirmektedir.
Modelin temel uygulamalarından biri, insan sağlığı alanında düzenli bağırsak paraziti ilaçlama kampanyaları ve yerel dil ile kültürlere uyarlanmış davranış değişikliği eğitimleridir. Bu çalışmalar, özellikle yerel halkla doğrudan diyalog ve etkili iletişim stratejileriyle desteklenmektedir. Aynı zamanda çevresel müdahalelerle, ara konakçı olan tatlı su salyangozlarının habitatları değiştirilmekte ve çoğalması engellenmektedir. Bu sayede parazitin yayılma zincirine ciddi darbe vurulmaktadır. Hayvan sağlığı açısından da, genellikle göz ardı edilen kedi ve köpek gibi rezervuar hayvanlar tedavi edilmekte ve kontrol altına alınmaktadır. Bu kapsamlı müdahaleler, zoonotik bulaşmayı kesmede kritik rol oynamaktadır.
Lawa modelini diğerlerinden ayıran önemli özellik, kültürel temelli ve katılımcı eğitim çalışmalarına verdiği önceliktir. Uzmanlar, dışarıdan dayatılan çözümler yerine köy liderleri, Budist rahipler, öğretmenler ve yerel sağlık gönüllüleriyle birlikte çalışarak programı ortaklaşa oluşturmuştur. Bu yöntem, toplulukta sahiplenme duygusunu artırmakta ve sağlık yaklaşımını günlük yaşamın doğal bir parçası haline getirmektedir. Geleneksel halk tiyatroları, yerel dillerde geliştirilen okul müfredatları gibi yaratıcı ve kültüre özgü eğitim araçları, hastalık riski ve güvenli beslenme alışkanlıklarının yerleşmesine katkı sağlamaktadır.
Lawa modelinin 15 yıl süren uygulama sonuçları dikkate değerdir. İnsanlardaki enfeksiyon oranları, başlangıçta %60’ın üzerinde iken %5’in altına gerilemiştir. Bu düşüş, aynı zamanda ara konakçıların yani tatlı su balıkları ve salyangozlarının enfeksiyon oranlarında da paralel bir azalmayı beraberinde getirmiştir. Rezervuar hayvanlardaki enfeksiyon oranları da önemli ölçüde azalmış, bu da veteriner müdahalelerin başarısını göstermektedir. Toplumda bilinç düzeyinin yükselmesi ise bireylerin daha güvenli beslenme seçeneklerine yönelmesine zemin hazırlamıştır.
Model, sadece yerel değil ulusal ölçekte de kabul görmüş ve Tayland’ın karaciğer paraziti kontrol politikalarının temel yapı taşlarından biri haline gelmiştir. Ayrıca diğer Alt Mekong Havzası bölgelerinde de benzer katılımcı ve bütüncül yaklaşımların benimsenmesini teşvik etmiştir. Uluslararası arenada ise, Lawa modeli çok sektörlü iş birliği ve kültüre duyarlı müdahale stratejileri gerektiren benzer zoonotik hastalıklarla mücadele için bir öncü örnek olarak sunulmaktadır.
Teknik açıdan modelin başarısı, veriye dayalı, sistematik analizlerle parazitin yayılım dinamiklerinin detaylı şekilde anlaşılmasına dayanmaktadır. İzleme ve değerlendirme süreçlerinde elde edilen güncel bilgilerle, çevresel müdahaleler mevsimsel değişikliklere uygun olarak adapte edilmekte, hayvanların tedavi takvimi ise rezervuar hayvanların hareketliliği ve yeniden enfeksiyon risklerine göre düzenlenmektedir. Bu sürekli geri bildirim döngüsü, adaptif yönetim ilkeleri doğrultusunda müdahalelerin etkinliğini artırmaktadır.
Davranışsal değişim açısından ise, özellikle çiğ ya da az pişmiş balık tüketim alışkanlığının köklü olduğu toplumlarda değişiklik elde etmek zordur. Lawa modeli, geleneksel şarkılar, tiyatro oyunları ve okul etkinlikleri gibi kültürel içerikli araçları kullanarak sağlık risklerini zorlayıcı olmayan, empatik mesajlarla aktarmaktadır. Bu sayede, hem bilişsel hem de duygusal düzeyde katılımı sağlamakta ve güvenli beslenme alışkanlıklarının yerleşme ihtimalini artırmaktadır. Dini liderler ve yerel yöneticilerin desteğinin de iletişimi güçlendirdiği görülmektedir.
Çevresel müdahaleler ise ekolojik hassasiyetle planlanmıştır. Kimyasal salyangoz ilaçlarından kaçınılarak, habitata yönelik bitki örtüsü temizliği ve su akışı düzenlemeleriyle doğal kontrollü azaltım sağlanmaktadır. Bu yöntem, ekosistemin korunmasına ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesine katkı sunduğundan, One Health ilkeleriyle uyumlu ve sürdürülebilir çözüm sunmaktadır.
Hayvan sağlığı müdahaleleri, periyodik tanı ve antiparazitik tedavi hizmetlerini içerir. Kedi ve köpek gibi çevresel rezervuar hayvanlar hedef alınırken, yerel hayvan sağlığı çalışanlarının kapasitesi artırılmış; kültürel olarak kabul edilebilir hayvan yönetimi uygulamaları geliştirilmiştir. Böylece, insanlara tekrar bulaşma riski azalmakta ve veterinerlikle kamu sağlığı entegrasyonu sağlanmaktadır.
Lawa modelinin bütüncül yaklaşımı, tropikal hastalık kontrolünde paradigm değişikliğine işaret eder. Ekoloji, epidemiyoloji, veterinerlik, davranış bilimleri ve topluluk kalkınmasını harmanlayarak, saha koşullarına uyarlanabilir çözümler ortaya konmaktadır. Model, karmaşık zoonotik hastalıklarla başa çıkmanın imkansız olmadığı, aksine yerel bilgi ve ihtiyaçlarla uyumlu yenilikçi stratejilerle önemli sağlık kazanımları sağlanabileceğini göstermektedir.
Artan küresel sağlık sorunları, entegre ve çok disiplinli müdahale ihtiyaçlarını beraberinde getirirken, Lawa modeli başarılı örneklerden biridir. İnsan, hayvan ve çevre sağlığını iç içe kılan bu yaklaşım, sadece mevcut karaciğer paraziti sorununu değil, aynı zamanda gelecekte ortaya çıkabilecek zoonotik tehditleri de yönetebilen dayanıklı sistemlerin kurulmasına öncülük etmektedir. Yerel halkın katılımı ve ekolojik anlayışla bilimsel doğruluk bir araya gelerek, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir çözümler sunmaktadır.
Sonuç olarak, Tayland’da on beş yıl boyunca uygulanan Lawa modeli, karmaşık zoonotik bir parazitin kontrolünde iş birliği ve disiplinlerarası yeniliklerin gücünü kanıtlamıştır. Karaciğer paraziti enfeksiyon oranlarının azalması ve kanser riskinin düşürülmesine katkısı ile bölgesel bir umut ışığı olmuştur. Ayrıca, toplumsal ve ekolojik bağlam içinde yürütülen bu çabaların küresel sağlık güvenliği için önemli dersler sunduğu görülmektedir. Lawa deneyimi, epidemiyoloji, çevre yönetimi, veterinerlik ve toplumsal ortaklıkların buluştuğu kesişim noktalarında anlamlı etkiler yaratılabileceğini göstermektedir.
Araştırma Konusu: Liver fluke infection control through One Health interventions
Makale Başlığı: One Health showcase from Asia: the Lawa model—a community-based approach to liver fluke control in Thailand
Haberin Yayın Tarihi: 15 April 2025
Web References: 10.1016/j.soh.2025.100108
Anahtar Kelimeler: Control theory, Health care, Human health, cholangiocarcinoma prevention strategies, cultural factors in disease transmission, effective health education campaigns, freshwater fish consumption risks, liver fluke infection control, Lower Mekong Basin health issues, mass drug administration failures, multidisciplinary health interventions, One Health approach in Southeast Asia, Opisthorchis viverrini lifecycle, public health challenges in Thailand, sustainable interventions for parasitic diseases