Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, para politikasındaki kararlılık mesajını net bir şekilde verdiği Finans Zirvesi 2025’te, enflasyonla mücadeledeki tavrını sürdüreceğinin işaretini verdi. Boğaziçi Üniversitesi’nin bu yıl ‘Belirsizlik Çağında Finansal Dönüşüm’ temasıyla organize ettiği zirvede “Türkiye Ekonomisinde Para Politikası ve Enflasyon Görünümü” adlı sunumuyla ekonominin kritik iki gündem maddesine ışık tuttu. Karahan’ın açıklamaları, Türkiye’nin önümüzdeki dönem karşı karşıya kalacağı makroekonomik dinamiklere dair önemli ipuçları taşıyor. Özellikle geçen yılın son çeyreğinden itibaren hız kazanan küresel belirsizlik ortamında, para politikasında istikrarın ne denli kritik olduğunu bir kez daha vurguladı.
Merkez Bankası Başkanı’nın konuşmasında en dikkat çeken vurgu, sıkı para politikası duruşunun enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar devam edeceğine yönelik kesin taahhüt oldu. Bu, hem piyasalar hem de ekonominin diğer aktörleri için keskin bir sinyal anlamına geliyor. Karahan, ekonomi yönetiminin son dönemde ortaya koyduğu politikalarla Türkiye’nin büyüme dinamiklerini de hesaba katarak, hedeflerin sürdürülebilir temeller üzerine oturtulmasını benimsediğini ifade etti. Paranın maliyetindeki disiplinli duruşun, yüksek enflasyonun olumsuz etkilerini kırmakta hayati rol oynayacağını net ifadelerle dile getirmesi, mevcut para politikasının sürekliliğini destekliyor. Bu yaklaşımın, piyasa beklentileri üzerinde uzun vadeli bir olumlu etki yaratması muhtemel.
Karahan ayrıca, küresel ekonomide artan belirsizliklere rağmen Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle şekillenen bir finans stratejisi geliştirdiğinin altını çizdi. Özellikle finansal dönüşüm sürecinin zorlu ancak kaçınılmaz olduğunu, bu süreçte esnek ve reelçi politikaların belirleyici olacağını belirtti. Merkez Bankası’nın para politikası kararlarının, Türkiye ekonomisinin özgün koşullarına göre şekillendiğini vurgulaması, dönemsellik psikolojisinden uzak, sistematik ve uzun vadeli planlamanın sinyallerini veriyor. Finansal piyasaların hızla değiştiği bu ortamda Türkiye’nin finansal istikrarını koruyacak mekanizmalar oluşturulması gerektiğine işaret eden Karahan, mevcut politikaların bu çerçevede değerlendirildiğini söyledi.
Merkez Bankası Başkanı’nın enflasyon beklentilerine ilişkin açıklamaları da ekonomik aktörler tarafından yakından takip ediliyor. Karahan enflasyonun sürdürülebilir ve kalıcı düşüş yolunda olduğunu belirtirken, bu hedefin sadece sıkı para politikasına bağlı olmadığını vurguladı. Enflasyonla mücadelede maliye politikalarının, üretim tarafının ve arz zincirinin kritik rol oynadığını hatırlattı. Dolayısıyla, sadece Merkez Bankası’nın değil, tüm hükümet organlarının ve sektörlerin koordineli hareketi gerektiğini vurgulaması, daha geniş bir ekonomik politikalar yelpazesi içinde enflasyonun kontrol altına alınmaya çalıştığını gösteriyor. Bu, sistem bütünlüğü ve politika uyumu açısından önemli bir mesaj olarak değerlendiriliyor.
Ekonominin geneline yayılan belirsizlik ortamı içinde Karahan’ın finansal istikrar vurgusunu yeniden gündeme getirmesi de dikkat çekti. Finansal dönüşümün sadece teknik bir süreç olmadığını, aynı zamanda ekonomik dayanıklılığı artıran stratejik bir alan olduğunu savunan Karahan, bu bağlamda uluslararası finansal piyasalardaki dalgalanmalara karşı Türkiye’nin savunma mekanizmalarını güçlendirdiğini ifade etti. Dış şokların etkisini sınırlamak adına rezerv yönetimi ve likidite politikalarındaki hassasiyetin sürdürüleceği bilgisini vermesi, piyasalar açısından güven verici oldu. Bu strateji, Türkiye’nin küresel risklere karşı daha dirençli hale gelmesi hedefini yansıtıyor.
Finans Zirvesi 2025’te alınan notlar arasında, Merkez Bankası’nın teknoloji ve dijitalleşme alanındaki atılımlara verdiği önemin altı çizildi. Karahan, dijital finansal araçların yaygınlaşmasının hem finansal sistemin etkinliğini artırdığı hem de risk yönetim kapasitesini geliştirdiğini ifade etti. Özellikle blockchain ve dijital para birimlerine yönelik küçük işletmelerden büyük kurumsal yapıların adaptasyonunu kolaylaştıracak politika adımlarına yer verilmesi, finansal dönüşümün sadece bir moda mefhumu olmadığını gözler önüne serdi. Bu kapsamda Türkiye’nin dijital dönüşüm süreçlerine uygun altyapılar ve yasal düzenlemelerle destek vermeye devam edeceği sinyalini verdi.
Para politikası ve enflasyonla mücadelede kararlılığın korunması finans çevrelerinde farklı yorumlara da neden oluyor. Bir kısım uzman, TCMB’nin sıkı duruşunun enflasyonun kalıcı olarak aşağı çekilmesi açısından şart olduğunu savunurken, diğerleri ise bunun büyüme üzerinde baskı oluşturduğunu iddia ediyor. Karahan’ın kinayeli bir şekilde dile getirdiği gibi, fiyat istikrarının sağlanmasının ardından ekonominin sadece büyüme odaklı değil, sürdürülebilir büyüme rotasına da girmesi bekleniyor. Dolayısıyla mevcut politika duruşunun kısa vadede zorluklar getirse de orta ve uzun vadede Türkiye’nin mali disiplini ve finansal istikrarını olumlu etkileyeceği düşünülüyor.
Türkiye’nin dış ekonomik ilişkileri bağlamında da Karahan’ın açıklamaları önemli bir perspektif sunuyor. Küresel ekonomik konjonktürün iniş çıkışlı olduğu bir dönemde, Türkiye’nin iç piyasalarını koruyarak dış şoklardan etkilenmeme stratejisi, uluslararası yatırımların güven duymasını destekliyor. Merkez Bankası’nın uygulayacağı para politikalarının, aynı zamanda yabancı yatırımcıların beklentilerine uygun olacak şekilde esneklik ve disiplin arasında bir denge kurmaya çalışması, Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarını azaltmayı hedefliyor. Dolayısıyla para politikalarının sadece ulusal değil, aynı zamanda küresel sermaye akımları ile uyumlu bir doğrultuda tasarlandığı görülüyor.
Zirvedeki konuşmasında Karahan, Türkiye’de enflasyonun yapısal kökenlerine de dikkat çekti. Enflasyonun sadece talep kaynaklı olmadığını, arz yönlü sorunların da bu süreçte önemli rol oynadığını belirtti. Tarım ürünlerinden ulaşıma kadar birçok kalemde fiyat hareketlerinin, küresel fiyat dalgalanmaları nedeniyle doğrudan etkilenmesinin, enflasyonla mücadeleyi zorlaştırdığını söyledi. Bu nedenle fiyat istikrarı için rantabilitenin sağlanması, istihdamın artırılması ve üretim kaynaklarının verimli kullanılması gerektiğini ifade etti. Bu çok boyutlu yaklaşım, Merkez Bankası’nın para politikasını diğer ekonomi politikalarıyla entegre biçimde ele aldığını gözler önüne serdi.
Finansal dönüşüm sürecinin hızlanması, Türkiye ekonomisinin genel performansını ciddi biçimde etkileyebilir. Karahan’ın vurgu yaptığı dijitalleşme ve yenilik kapasitesi, önümüzdeki yıllarda finans sektörünün daha rekabetçi ve dirençli olmasını sağlayabilir. Bu bağlamda, yenilikçi finansman modelleri, fintech girişimleri ve dijital ödeme sistemleri gibi alanlarda atılacak adımlar, ekonomik büyümeyi teşvik edeceği gibi finansal kapsayıcılığı da artıracak. Dolayısıyla, Merkez Bankası’nın parasal desteği, Türkiye ekonomisinin dijital dönüşümünü hızlandırarak hem yerli hem de yabancı yatırımcıların gözünde cazip bir ortam yaratabilir.
Son olarak, Karahan’ın açıklamalarında ekonomide güven unsurunun ne kadar hayati olduğuna dair mesajlar öne çıktı. Enflasyon ve fiyat istikrarının sağlanmasının, toplumun tüm kesimlerinde ekonomik öngörülebilirliği artırarak tüketici ve yatırımcı davranışlarını olumlu etkileyeceği belirtildi. Bu bağlamda Merkez Bankası’nın disiplinli tutumu, piyasalara verdiği sinyaller ve finansal dönüşümdeki öncü rolü, Türkiye’nin ekonomik istikrar yolunda önemli dönüm noktalarını temsil ediyor. Finans Zirvesi 2025’ten çıkan sonuç, Merkez Bankası’nın sadece güncel tehditlere karşı değil, geleceğin finansal yapısına hazırlıklı adımlar attığının altını çiziyor.