Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Türkiye’de ağır ve tehlikeli iş kollarında çalışanlar için erken emeklilik imkanı sunan yıpranma payı uygulamasında önemli bir revizyona gitti. Fiili hizmet süresi zammı olarak da bilinen bu sistem, yıllardır işçi ve memurlar arasında erken yaşta emekli olma hayalini gerçeğe dönüştüren en kritik desteklerden biri olarak görülüyordu. Ancak SGK’nın yeni düzenleme kararıyla birlikte bazı meslek gruplarının erken emeklilik avantajı sınırlanırken, erken emeklilik haklarının tamamen ortadan kaldırılmadığı; yalnızca belirli iş kollarında zorunlu kısıtlamalar getirilerek sistemin sürdürülebilirliği hedeflendi. Bu durum, özellikle tehlikeli ve yıpratıcı koşullarda çalışanlar için hem bir belirsizlik hem de yeni bir tartışma konusu doğurmuş oldu.
Fiili hizmet süresi zammı veya halk arasında bilinen adıyla “yıpranma payı”, ağır ve tehlikeli işlerde çalışan kişilere ek sigorta primi ve dolayısıyla erken emeklilik süresi sağlayan bir uygulama olarak önem taşıyor. SGK tarafından hazırlanan listede yer alan meslek grupları, yıllar boyunca işyerlerinde karşılaşılan risklere bağlı olarak erken emekli olabilme hakkına sahipti. Ancak kurum, yaptığı son düzenleme ile bu listeye gözden geçirme yaparak, bazı iş kollarının kapsamdışı bırakılması veya hakların kısıtlanması yönünde karar aldı. Böylece belirli sektörlerde çalışanlar, eskisi gibi avantajlı bir şekilde emekli olma hakkına sahip olamayacak. Bu düzenlemenin hemen ardından çalışan çevrelerinde ve sosyal güvenlik uzmanları arasında yoğun yorumlar ve değerlendirmeler yapıldı.
Yeni getirilen düzenleme, özellikle kamuoyunda uzun zamandır gündemde olan sürdürülebilirlik ve finansal denge konularıyla doğrudan ilişkili. SGK’nın bilançosunu güçlendirmek, kurumun uzun vadede daha sağlıklı hizmet vermesini sağlamak amacıyla emeklilik ve sigorta sistemlerinde bazı düzenlemelere gitmesi beklenen bir gelişmeydi. Ancak dikkat çekici olan, erken emeklilik hakkının tamamen kaldırılmak yerine, sadece bazı mesleklerde kısıtlanması oldu. Bu yaklaşım, devlet organlarının çalışanların fiziki ve psikolojik sağlığını da göz önünde tuttuğunun işareti olarak yorumlanabilir. Öte yandan uygulamanın detayları konusunda açıklayıcı bilgi eksikliği, özellikle yıpranma payından faydalanan işçi ve memurlar arasında endişe yaratmış durumda.
SGK’nın yayınladığı yeni listeye göre, geçmişte erken emeklilik avantajı tanınan bazı ağır ve tehlikeli iş kolu çalışanları için artık aynı imkanlar geçerli olmayacak. Örneğin, belirli inşaat işlerinde, madenlerde veya kimya sektörü gibi alanlarda çalışanların yıpranma payından yararlanma hakkı sınırlandırılırken, listeye yeni kriterler eklendi. Bu durum, sektörlerde çalışanların çalışma koşullarını iyileştirme ya da erken emeklilik yoluyla sağlıklarını koruma adına önemli bir adım olarak görülürken, hak kaybı yaşanabileceği kaygısını da beraberinde getirdi. Uzmanlar, bu değişikliklerin iş piyasasındaki dengeleri nasıl etkileyeceği ve uzun vadede çalışan sağlığına ne şekilde yansıyacağı konusuna dikkatle yaklaşılmasını öneriyor.
Öte yandan, SGK tarafından getirilen bu düzenlemenin en dikkat çekici yanlarından biri, ilave prim günü uygulamasının devam etmesi kararı oldu. Yani erken emeklilik hakkı kısıtlanmış da olsa, meslek gruplarına tanınan ek prim günü uygulaması sürdürülecek. Bu durum, çalışanların sigorta primlerinin daha kısa süre içinde dolmasını sağlayarak, buradan doğan prim avantajlarının kaybolmaması anlamına geliyor. Bu noktada çalışanlar, emeklilik yaşında bir değişiklik olmasa bile prim günlerinin artırılması yoluyla ek fayda elde etmeye devam edecek. Ancak bu mekanizmanın fiiliyatta nasıl uygulanacağı ve ne kadar ciddi bir erken emeklilik imkanı sunacağı henüz tüm yönleriyle netlik kazanmış değil.
Sosyal güvenlik uzmanlarının yaptığı değerlendirmelere göre, SGK’nın bu ani ve kapsamlı düzenlemesinin ardında, Türkiye’deki demografik değişimler ve ekonomik baskılar yer alıyor. Özellikle yaşlanan nüfus ve bütçe açıkları, sistemin mevcut haliyle uzun süre ayakta kalmasını zorlaştırıyor. Bu çerçevede, çalışma hayatının yıpratan etkisi bulunan iş kollarında sağlanan erken emeklilik haklarının yeniden belirlenmesi, sistemin daha sürdürülebilir hale getirilmesine vesile olabilir. Ancak bu tasarruf gibi görünen düzenlemenin vahim sosyal sonuçlar doğurmaması için dikkatli bir iletişim stratejisi ve çalışanların haklarını koruyacak uygulamalar geliştirilmesi gerekiyor.
İşçi sendikaları ve meslek odaları ise SGK’nın aldığı bu yeni karara karşı temkinli yaklaşıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun listeyi daraltması, pek çok çalışan için motivasyon kaybına ve çalışma koşullarında moral bozukluğuna neden olabilir. Sendika temsilcileri, bu düzenlemenin işçinin lehine olmasının yanı sıra, mutlaka çalışma şartlarının iyileştirilmesi, iş güvenliği uygulamalarının sıkılaştırılması ve sağlık taramalarının artırılması gerektiğini vurguluyor. Bununla birlikte yıpranma payının tamamen ortadan kaldırılmaması, en azından bir nebze de olsa doğru bir yön olarak görülmekte; ancak uygulamanın şeffaflığı ve eşitlik ilkelerine uyumu henüz tam anlamıyla sağlanmış değil.
Uzmanlar, SGK’nın açıklamalarının ardından işverenlerin de bu düzenlemeye nasıl adapte olacaklarını merak ediyor. Kimi sektörlerde erken emeklilik hakkının kısıtlanması, işveren maliyetlerini düşürebilirken, çalışanların iş güvencesi ve psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir. Ayrıca, işverenlerin bu kısıtlamalara rağmen işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine daha fazla önem vermesi gerekecek. Çünkü işçi sağlığının korunması fiili hizmet süresi zammı kadar kamuoyunun ve devlet politikalarının da gündeminde yer almalı. Aksi takdirde, sadece sistem üzerindeki mali baskı azaltılırken, çalışanların hayat kalitesi ve güvenliği ciddi risklerle karşı karşıya kalabilir.
Yeni düzenleme ile birlikte ortaya çıkan bir diğer tartışma ise, yıpranma payı kriterlerinin ne ölçüde objektif ölçülebileceği. SGK’nın yayınladığı liste bir çerçeve çizerken, işyerinde günlük pratik ve çalışma şartlarının tümüyle yansıtılması oldukça zor. Özellikle esnek çalışma saatleri, geçici iş kolları veya çoklu istihdam gibi durumlarda yıpranma payının hesaplanması karmaşık bir hal alabilir. Bu nedenle, sistemin uygulanmasında esneklik ve çalışanların bireysel durumlarına göre değerlendirme yapılması yönünde talepler giderek artmakta. Böylece hem çalışanların hakları korunmuş hem de SGK’nın yükü dengelenmiş olur.
Sonuç olarak, SGK’nın yıpranma payı sistemi üzerindeki bu yeni düzenleme, Türkiye iş gücü piyasası için önemli bir dönüm noktasıdır. Erken emeklilik hakkına dair kısıtlamalar ve sınırlandırmalar tartışılsa da, ilave prim günü uygulamasının devam ettirilmesi bir nebze rahatlatıcı. Ancak uygulamanın tüm taraflarda eşit ve adil bir şekilde hayata geçirilmesi için daha fazla şeffaflık ve kapsamlı bilgilendirme şart. Ayrıca çalışanların fiili koşulları, sağlık sorunları ve psiko-sosyal durumları da göz önünde bulundurulduğunda, SGK ve devlet politikalarının sadece mali dengeleri değil, çalışma hayatının insan unsurunu da önceliklendirmesi gerekir. Aksi halde kısa vadeli mali tasarruflar, uzun vadede daha ciddi sosyal sorunlara yol açabilir.
Bu yeni uygulamanın etkilerini değerlendirmek için önümüzdeki dönemde pek çok gözlem yapılması ve çalışan ile işveren kesimleriyle sürekli diyalog kurulması elzem görünüyor. Yıpranma payı uygulamasının sağladığı koruma mekanizmasının dengeli ve sürdürülebilir biçimde yürütülmesi, Türkiye’nin çalışma hayatındaki sosyal adalet anlayışının önemli bir göstergesi olacaktır. Bu nedenle, SGK ve sosyal paydaşların ortak akılla hareket ederek yeni düzenlemeyi iyileştirmeleri, sektörel farklılıkları da dikkate almaları gerekmektedir. Yürürlüğe giren bu düzenleme, Türkiye’de çalışma hayatının geleceği adına hem bir fırsat hem de bir sınav olarak kabul edilebilir.