Türkiye’nin en stratejik tarım ürünlerinin başında gelen buğday ve hububat alım fiyatları, 2025’in ilk günlerinde üreticiler tarafından büyük bir dikkatle takip edilmeye başlandı. Geçtiğimiz yılın verilerine ve piyasa şartlarına bakıldığında, bu yıl zirai donun neden olduğu verim kayıplarının çiftçinin beklentilerine yansıması bekleniyor. Tarımın omurgası sayılan buğdayda rekoltenin yıl genelinde düşme eğiliminde olması, fiyat politikalarının belirlenmesini de güçleştiriyor. Uzmanlar ve üretici örgütleri ise Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) yeni sezon alım taban fiyatlarını açıklama tarihiyle yakından ilgileniyor. Bu bekleyiş, çiftçiler için hem umut hem de endişeleri beraberinde getiriyor.
Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, son açıklamalarında geçtiğimiz seneyle kıyaslandığında buğday rekoltesinde gözle görülür bir azalma olduğunu ifade etti. Doğan’a göre, mevcut koşullar göz önüne alındığında buğday alım fiyatlarının kilogram başına en az 20 lira olarak belirlenmesi gerekiyor. Çiftçilerin üretimini sürdürebilir kılmak ve piyasada dengeleri koruyabilmek açısından bu fiyatın kritik olduğunu belirten Doğan, “Verim düşüşü sadece üretici gelirini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda ülke genelinde gıda arz güvenliğini tehdit eder” dedi. Bu sözler, Türkiye’de tarım politikalarının ne denli hayati önem taşıdığını yeniden gözler önüne seriyor.
Ülkenin buğday üretim merkezi olan Adana, Şanlıurfa gibi bölgelerde zirai don ve olumsuz hava koşulları nedeniyle verim kaybı kaçınılmaz hale geldi. Uzmanların yaptığı saha incelemeleri, bu sezon buğday veriminde %15 ile %25 arasında bir azalma olduğunu ortaya koyuyor. Bu oranlar, sadece çiftçiyi değil, un sanayiinden gıda sektörüne kadar bütün zinciri etkiliyor. Çünkü buğday fiyatlarında yaşanacak ani artış ya da düşüşler, market raflarında tüketiciye yansıyacak olan ekmek ve diğer temel gıda ürünlerinin fiyatlarında dalgalanmalara yol açabiliyor. Dolayısıyla, üretim aşamasındaki fiyat politikaları, sadece çiftçinin refahı için değil, aynı zamanda halkın bütçesinin dengelenmesi için de stratejik bir öneme sahip.
2025 yılında TMO’nun alım fiyatlarına ilişkin beklentiler çok yüksek. Geçmiş yıllarda yaşanan fiyat dalgalanmaları ve bunun üreticiye etkisi, bu yılki beklentilerin daha temkinli ancak oldukça net olmasını sağlıyor. Ziraat Odası temsilcileri, devletin alım politikalarını belirlerken sadece uluslararası piyasa fiyatlarını değil, yerel üretim maliyetlerini ve üreticilerin yaşadığı zorlukları da göz önünde bulundurması gerektiğini vurguluyor. 2024 yılında yaşanan zirai don nedeniyle ilaçlama, gübre ve tohum maliyetlerinin artması, çiftçileri ekonomik açıdan zorlamıştı. Bu nedenlerle, açıklanacak alım fiyatlarının çiftçinin yüzünü güldürmesi bekleniyor.
Mehmet Akın Doğan’ın açıklamaları, çiftçi temsilcilerinin talep ve beklentilerini açıkça ortaya koyuyor. “En az 20 lira kilogram başı fiyat belirlenmemesi durumunda, üreticinin zarara uğrayacağı ve üretim motivasyonunun düşeceği açık” diyen Doğan, devletin bu konuda daha duyarlı ve destekleyici bir politika oluşturması gerektiğinin altını çiziyor. Öte yandan fiyat artışları tüketiciye doğrudan yansıyabileceği için, bu dengeyi tutturmak zor bir süreç olarak dikkat çekiyor. Ancak Tarım Bakanlığı ve TMO, geçmiş deneyimlerden öğrenerek daha bütüncül ve sürdürülebilir bir fiyat sistemi kurmayı hedefliyor.
Buğday fiyatlarının kilogram başına 20 liraya yükseltilmesi sadece üretici açısından değil, ülkenin tarım politikaları ve ekonomik sürdürülebilirliği açısından da önemli bir eşik olarak kabul ediliyor. Bu rakama ulaşılması halinde üreticinin maliyetlerini çıkarabilmesi ve yeni sezona umutla girebilmesi mümkün olabilir. Ancak, fiyat belirlenirken piyasa dengesi ve enflasyon baskısı da göz ardı edilmemeli. Çünkü yüksek fiyatlar, nişasta bazlı gıda ürünlerinden unlu mamullere kadar geniş bir yelpazede maliyet artışına neden olabilir. Yani çiftçinin kazanması da önemli, ama tüketicinin temel gıda ürünlerine erişiminde zorlanmaması da en az onun kadar kritik.
TMO’nun alım taban fiyatı açıkladığında, piyasanın tepkisi merak konusu olacak. Dünya buğday fiyatlarındaki oynaklık, bölgesel üretim sorunları ve küresel ekonomik gelişmeler, Türkiye’de buğday fiyatlarını doğrudan etkiliyor. 2025 yılında TMO’nun daha stabil ve öngörülebilir bir fiyat politikası izlemesi, piyasada güven inşa etmek açısından olumlu bir gelişme olacak. Ziraat Odası ve üretici birlikleri de bu noktada devlet kurumlarıyla iş birliği yaparak, hem üreticinin hakkını hem de tüketicinin erişimini garanti altına almak için çalışıyor.
Yerli üretimin desteklenmesi, çiftçinin gelirinin artırılması ve stoklama politikalarının güçlendirilmesi, Türkiye’nin tarımsal bağımsızlığını koruması açısından vazgeçilmez hedefler arasında yer alıyor. 2025 bu açıdan da kritik bir yıl olarak görülüyor. Çünkü ham maddeye bağlı endüstrilerin sağlıklı işlemesi, iç piyasada arz-talep dengesinin sağlanması ve fiyatların dengelenmesi ancak güçlü tarımsal politikalarla mümkün olacak. Bu nedenle, TMO’nun fiyat açıklaması sadece üreticiler için değil, sektörde yer alan tüm aktörler için belirleyici bir adım olacak.
Her ne kadar 2025 yılı için beklentiler yüksek olsa da, çiftçilerin karşılaştığı iklim riskleri ve artan üretim maliyetleri, fiyat politikasının zor bir denkleme oturmasına neden oluyor. Bu durum, devletin tarım desteklerini artırması ve risk yönetimi mekanizmalarını yaygınlaştırması gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Çiftçilerin bu zor koşullara rağmen üretime devam etmeleri, ülkenin gıda güvenliği açısından hayati önemde. Ancak bunun sürdürülebilir olması için, yapılacak her türlü planlama ve politika üretici odaklı olmak zorunda.
Sonuç olarak, 2025 yılında belirlenmesi beklenen TMO buğday ve hububat taban fiyatları, Türkiye’nin tarımsal ve ekonomik geleceğini şekillendirecek kritik bir faktör olmaya devam edecek. Üreticilerin motivasyonunun yükseltilmesi, üretimin artırılması ve fiyat dalgalanmalarının minimize edilmesi için atılacak adımlar büyük önem taşıyor. Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan’ın da belirttiği gibi, kilogram başına 20 lira alım fiyatı makul bir seviye olarak öne çıkıyor. Öte yandan, devletin üretici ile tüketici arasındaki hassas dengeyi gözeterek, tüm paydaşların memnuniyetini sağlayacak politikalar geliştirmesi bekleniyor.
Üreticiler, mazot, gübre ve tohum gibi girdilerdeki fiyat artışlarından sonra, buğday fiyatlarının düşük belirlenmesi durumunda üretime devam etmenin zorlaşacağına dikkat çekiyor. Bu yüzden TMO ve Tarım Bakanlığı’nın açıklamalarını merakla bekliyorlar. Açıklanacak fiyatlar, sadece ekonomik değil, sosyal ve stratejik anlamda da Türkiye’nin geleceğini doğrudan etkileyecek. Yani buğday üretiminde alınacak her karar, hem çiftçinin hem de vatandaşın yaşam kalitesini etkileyen bir unsur olacak.
Piyasalardaki belirsizlik ortamında, 2025 TMO alım fiyatlarının şeffaf ve adil belirlenmesi, hem üretim planlamasında hem de stok yönetiminde büyük önem taşıyor. Bu süreçte üretici temsilcileriyle iletişim halinde olunması ve onların taleplerinin dikkate alınması, tarım sektörünün sürdürülebilir büyümesi açısından elzem. Özellikle Şanlıurfa, Adana, Konya gibi önemli üretim bölgelerinde yaşanan verim kaybı, fiyat politikalarının sadece ekonomik değil, sosyal bir sorumluluk alanı olduğunu gözler önüne seriyor.
Özetlemek gerekirse, 2025 buğday ve hububat alım fiyatları konusunda TMO tarafından yapılacak açıklama, üreticilerin uzun süredir beklediği bir dönüm noktası olacak. Zirai don ve artan maliyetler sebebiyle üreticinin yüzünü güldürecek bir fiyat belirlenmesi, tarım sektörünün geleceği için umutlu bir adım olacak. Mehmet Akın Doğan’ın da ifade ettiği gibi, kilogram başına 20 lira fiyat, üreticinin emeklerinin karşılığını alması açısından hayati önem taşıyor. Bu nedenle kamu otoriteleri, piyasa aktörleri ve çiftçiler arasındaki iletişimin güçlendirilmesi ve iş birliği içerisinde hareket edilmesi şart görünüyor.