Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın terör örgütü PKK’nın fesih kararıyla ilgili açıklamaları, terörün ekonomiye olan zararlarının büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Yılmaz, yaptığı konuşmada, terörün sadece doğrudan değil, dolaylı olarak da ekonomide önemli maliyetler yarattığına işaret ederek, bu sorunla mücadelede alınacak her mesafenin büyük bir kazanım olduğunu vurguladı. Tekrar eden şiddet ortamının ülke ekonomisinin gelişimini engellediğini belirterek, terör yüzünden yapılmayan işlerin, kaybedilen fırsatların ve sürdürülemeyen projelerin toplamında ortaya çıkan rakamın 2 trilyon dolara yaklaşabileceğini söyledi.
Türkiye ekonomisi, uzun yıllardır çeşitli risklere rağmen büyüme potansiyelini sürdürmeye çalışan dinamik bir yapıya sahip. Ancak, terör faaliyetleri, bu potansiyelin tam anlamıyla kullanılamamasıyla doğrudan bağlantılı. Cevdet Yılmaz, terörün sadece can kayıpları ve sosyal gerilimlere yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda ekonominin çeşitli alanlarında da maliyetler getirdiğinin altını çizdi. Terör olaylarının yoğun olduğu bölgelerde yatırım ortamının zayıflaması, yerli ve yabancı sermayenin bu alanlara yönelmekten çekinmesi, ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor.
Terörün yol açtığı maliyetler sadece altyapı zararları, güvenlik harcamaları ya da üretim kaybı gibi doğrudan etkilerle sınırlı değil. Bunların yanı sıra, bölgesel kalkınmanın yavaşlaması, istihdamın daralması ve insanların uzun vadede plan yapma konusundaki çekinceleri gibi dolaylı zararlar da söz konusu. Özellikle genç nüfusun ekonomik hayattan uzaklaşması, yeteneklerin ya da girişimciliğin başka yerlere yönelmesi gibi olumsuz etkiler, ülkenin rekabet gücünü geriye çekiyor. Yılmaz’ın belirttiği 2 trilyon dolarlık kayıp tahmini, tüm bu doğrudan ve dolaylı kayıpların büyüklüğüne dikkat çekiyor.
Ekonomistlerin ve kamu politikası uzmanlarının üzerinde durduğu bir diğer önemli husus da, terörün yarattığı güvensizlik ortamı ve bunun piyasalara etkisi. Yatırımcılar, siyasi ve sosyal istikrarın sağlanmadığı bölgelerde risk primlerini arttırmakta, bu da finansman maliyetlerini yükseltiyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde, bu tür risk unsurları yabancı sermaye girişini azaltarak büyüme potansiyelini sınırlar. Yılmaz’ın açıklaması, terörle mücadelenin ekonomik açıdan da topyekûn bir seferberlik gerektirdiğinin altını çiziyor.
PKK’nın fesih kararı, bu bağlamda olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak, Türkiye için önemli olan sadece örgütün resmi olarak dağılması değil. Terörle mücadelede elde edilen başarıların sürdürülebilmesi, bölgesel kalkınmanın desteklenmesi ve toplumsal barışın tesis edilmesi gerekiyor. Ekonomik kalkınma, terörün yeniden hortlamasının önüne geçecek en etkili yollardan biridir. Bu nedenle, hükümetin sosyal politikalarla beraber yatırımları artırması ve bölgedeki vatandaşların yaşam kalitesini yükseltmesi önem taşıyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın ifadeleri, aslında terörle mücadelede ekonomik stratejilerin ne denli kritik olduğunu ortaya koyuyor. Terörün yarattığı tahribat yalnızca fiziksel değil, psikolojik ve ekonomik boyutlarda da mevcut. İş dünyası temsilcileri ve yatırımcılar, ülke genelinde sağlanan güven ortamının süreklilik arz etmesini bekliyor. Ankara’nın bu konuda atacağı somut adımlar, Türkiye’nin uluslararası arenadaki ekonomik itibarını olumlu yönde etkileyebilir.
Diğer yandan, kamu kaynaklarının terörle mücadeleye ayrılması, uzun vadede eğitim, sağlık ve altyapı gibi alanlarda yapılabilecek yatırımları da kısıtlıyor. Cevdet Yılmaz’ın değindiği maliyetlerin büyüklüğü düşünüldüğünde, bu dengenin yeniden kurulması gerekliliği netleşiyor. Terörle mücadelede elde edilecek başarıların ekonomik ve sosyal alanlarda yaratacağı olumlu etkiler, yatırımların çeşitlenmesine ve büyümenin hızlanmasına imkan tanıyacak.
Bu noktada, yerel aktörlerin rolü de kritik önem taşıyor. Bölgesel kalkınma politikalarının yerelden yönetilmesi ve halkın katılımıyla şekillenmesi, terörün ekonomik köklerinin kurutulmasında uzun vadeli bir çözüme işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın açıklamaları, devletin bu konudaki kararlılığını yansıtırken, aynı zamanda sahadaki gerçekliğin karmaşıklığını da gözler önüne seriyor.
Ekonomik veriler ışığında, terörün olumsuz etkilerinin aşılması halinde Türkiye’nin büyüme rakamlarındaki ivmenin hızlanması mümkün görünüyor. Enflasyondan işsizliğe kadar birçok makroekonomik göstergenin olumlu seyretmesi, yatırım ortamının iyileşmesine ve istihdamın artmasına bağlı. Bu da doğrudan olarak terörle mücadelede kazanılacak başarılarla ilişkilendirilebilir.
Terörün ekonomik maliyetlerinin ölçülmesi, sadece kayıp rakamlarının ortaya konmasından ibaret olmamalı. Aynı zamanda bu maliyetlerin nasıl azaltılacağına dair etkili stratejiler oluşturulmalı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın ifadeleri, devletin önümüzdeki süreçte bu konularda daha kapsamlı adımlar atacağına dair sinyaller taşıyor. Böylece, 2 trilyon dolarlık kaybın önüne geçilmesi için daha disiplinli ve koordineli bir planlama yapılacak.
Sonuç olarak, terörün ülke ekonomisi üzerindeki tahribatı büyük ve çok katmanlı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıklaması, bu tahribatın boyutlarını resmi ağzından ifade etmesi açısından oldukça anlamlı. PKK’nın fesih kararı, umut verici bir başlangıç olarak değerlendirilirken, ekonomik sürdürülebilirlik ve bölgesel kalkınma önümüzdeki yılların odak noktası olmalı. Türkiye’nin demokrasi, güvenlik ve kalkınma ekseninde attığı her adım, ülkenin geleceği için kritik önem taşıyor.