Metabolik bozukluklarla ilişkilendirilen karaciğer hastalıkları dünyada giderek artan sağlık sorunları arasında yer alıyor. Özellikle metabolik disfonksiyonla ilişkili steatotik karaciğer hastalığı (MASLD) ve tip 2 diyabet mellitus (T2DM) gibi kronik hastalıklar, hepatoselüler karsinom (HCC) gelişiminde önemli risk faktörleri olarak öne çıkıyor. Son yıllarda, kolesterol düşürücü statinlerin bu riskleri azaltıp azaltmadığı konusu bilim çevrelerinde yoğun şekilde tartışılıyor. BMC Cancer dergisinde yayımlanan son kapsamlı bir şemsiye inceleme, statin kullanımının HCC riskine etkisini MASLD ve T2DM hastalarında inceleyerek bu karmaşık konuyu aydınlatmayı hedefliyor.
Hepatoselüler karsinom, karaciğerin en yaygın ve ölümcül kanser türü olarak küresel bir sağlık tehdidi oluşturuyor. MASLD, önceden non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı (NAFLD) olarak bilinen ve karaciğerde yağ birikimi ile karakterize heterojen bir hastalık spektrumudur. MASLD’nin ileri evreleri inflamasyon, fibrozis ve potansiyel malign dönüşüm riskini artırıyor. Benzer şekilde T2DM, karaciğer fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek kanser gelişimi için zemin hazırlıyor. Ancak, bu hastalıklarda statinlerin koruyucu etkisinin varlığına dair çalışmalar farklı sonuçlar vermiş, kimi sonuçlar tutarsız kalmıştı.
Son şemsiye inceleme, 2013 yılından Ekim 2024’e kadar yayımlanan sistematik inceleme ve meta-analizlerin kapsamlı bir taramasını gerçekleştirdi. Cochrane, Embase, Scopus ve PubMed gibi geniş veri tabanları kullanılarak yapılan değerlendirmelerde, metodolojik güvenilirliği yüksek çalışmalar seçildi. AMSTAR2 adlı kalite değerlendirme aracı ile çalışmaların sağlamlığı ölçülerek analizlere dahil edilen veri tabanının üst düzey kalitede olması sağlandı. Bu metodoloji, önceki çalışmalardaki önyargı ve heterojenlikleri en aza indirerek güvenilir sonuçların ortaya konmasına imkan verdi.
Araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından biri, tip 2 diyabetli hastalarda statin kullanımının hepatoselüler karsinom riskini anlamlı şekilde azalttığının ortaya konmasıdır. İki farklı meta-analizde yer alan altı çalışmanın sayısal sentezi, statin kullanan diyabetiklerde HCC riskinde %84 azalma olduğunu gösterdi (RR: 0,16). Bu yüksek düzeyde bir koruyucu etki, statinlerin sadece kolesterol düşürücü ilaçlar değil, aynı zamanda karaciğer kanserine karşı önemli bir önleyici özellik taşıdığını düşündürmektedir. Diyabetiklerde statin kullanımıyla oncogenez sürecine etki eden mekanizmaların araştırılması, gelecekte klinik uygulamalar için yol gösterici olacaktır.
Buna karşın, MASLD hastalarında ise statinlerin hepatoselüler kanser riskini düşürme konusunda anlamlı bir etkisi saptanamadı. Beş çalışmanın yer aldığı tek bir meta-analizde statin kullanımı ile HCC riski arasında anlamlı ilişki bulunmadı (RR: 0,89). Bu durum, MASLD ve T2DM arasındaki patofizyolojik farklılıkları işaret ediyor olabilir. MASLD’nin inflamasyon düzeyi, fibrozis evresi ve metabolik etkilerindeki heterojenlikler; statinlerin koruyucu etkisini gölgeleyebilir. Bu alanda derinlemesine mekanistik çalışmaların yapılması gerekiyor.
Statinlerin kanser riskini düşürme potansiyelinin biyolojik temeli ise çoklu etkilerine dayanıyor. HMG-CoA redüktaz enziminin inhibisyonu sayesinde kolesterol üretimi azalıyor ve hücre zarlarının yapısal ve sinyal iletim fonksiyonları etkileniyor. Statinler aynı zamanda inflamasyonu azaltan ve bağışıklık sistemi modülasyonu yapan özelliklere sahip. Karaciğerde fibrozis gelişimini tetikleyen hepatic stellat hücre aktivasyonunu engellemek ve PI3K/Akt ve Ras/MAPK gibi kanserle ilişkili sinyal yollarını baskılamak statinlerin önemli etkilerindendir. Bu çok yönlü etki, özellikle diyabetik hastalarda karaciğer kanseri gelişimini engelleyici faktör olabilmektedir.
Dünya genelinde T2DM’nin hızla artması ve MASLD’nin yükselen prevalansı düşünüldüğünde, bu araştırmanın klinik ve halk sağlığı açısından önemi büyüktür. Statinler; kardiyovasküler koruma sağlamalarının yanı sıra, diyabetik bireylerde hepatoselüler karsinom riskinin azaltılmasında da çift yönlü fayda sunabilir. Bu sonuçlar, özellikle yüksek riskli diyabetik popülasyonda statin tedavisinin erken dönemde başlamasını ve reçete oranlarının artırılmasını teşvik edebilir. Böylece tedavide yeni bir paradigma gelişebilir.
Ancak MASLD’de benzer bir koruma görülmemesi, karaciğer kanserinin patogenezinin ne denli karmaşık olduğunu gösteriyor. MASLD heterojen bir hastalık spektrumudur ve basit yağlanmadan NASH ya da siroza kadar değişen evrelerde farklı kanser riski profilleri vardır. İncelemede bu hastaları inflamasyon ve fibrozis evrelerine göre sınıflandıran ve spesifik sonuçlar ortaya koyan çalışmaların artırılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu detaylandırma, hangi hasta gruplarının statinden veya alternatif tedavilerden fayda görebileceğini netleştirebilir.
Bunun ötesinde, statinlerin MASLD’deki kemopreventif faaliyetlerinin yetersiz kalmasının arkasında genetik faktörler, bağırsak mikrobiyomu değişimleri ve çevresel etmenler gibi diğer risk gösteren değişkenlerin yattığı düşünülmektedir. Bu kompleks etkileşim ağının anlaşılması için klinik epidemiyoloji ile moleküler biyolojiyi bir araya getiren multidisipliner yaklaşımlar önem kazanıyor. Kişiye özel tıp ve biyobelirteç temelli yaklaşımlar, statin tedavisinden en çok kimlerin fayda sağlayacağını belirlemekte kritik rol oynayabilir.
Şemsiye inceleme, gözlemsel ve meta-analitik çalışmaların çoğunda yoğun olarak rastlanan metodolojik zorlukları da ortaya koyuyor. Kontrol edilemeyen karıştırıcı faktörler, çalışma popülasyonlarındaki heterojenlik, statin türleri, dozları ve tedavi sürelerindeki çeşitlilik gibi unsurlar verilere gölge düşürmekte. Bu yüzden gelecek dönemde randomize kontrollü çalışmaların (RCT) artması ve standartlaştırılmış yöntemlerin benimsenmesi, nedensellik ilişkisini netleştirmek adına zorunlu görülüyor.
Halk sağlığı açısından bakıldığında, bu bulgular kanser tarama ve önleme stratejilerinde önemli yansımalar yaratabilir. Diyabetik hasta gruplarının hepatoselüler karsinom taramasında önceliklendirilmesi ve koruyucu amaçlı statin tedavisinin değerlendirilmesi gündeme gelebilir. Klinik uygulamada hekimler, statinlerin karaciğer üzerindeki olası yan etkilerine dair endişeleri azaltırken, hastalarla daha etkili iletişim kurarak tedavi uyumunu artırabilirler.
Statinlerin ucuz, kolay erişilebilir olması ve uzun süredir bilinen güvenlik profili, bu ilaçların hepatoselüler karsinom önleyici ajanlar olarak yeniden konumlandırılmasına olanak tanır. Bu durum, hepatoloji ve onkoloji alanlarında yeni bir araştırma ve tedavi ufkunun açılmasına öncülük etmektedir. Metabolik hastalıklar, karaciğer patolojisi ve farmakolojik müdahalelerin etkileşimleri kapsamında daha derin bilimsel çalışmalar yapılamaya devam edilmelidir.
Sonuç olarak, Hosseinkhan ve arkadaşlarının BMC Cancer’da yayımladığı bu kapsamlı şemsiye inceleme, özellikle tip 2 diyabetli hastalarda statin kullanımının hepatoselüler karsinom riskini belirgin şekilde azalttığını net bir şekilde ortaya koymuştur. Bunun yanında MASLD hastalarındaki belirsizlikler, bu alanda daha ayrıntılı ve metodolojik açıdan güçlü çalışmalara olan ihtiyacı göstermektedir. Önleyici stratejilerin geliştirilmesi ve hastalık heterojenitesinin anlaşılması için ileriye dönük araştırmalar hayati önem taşımaktadır.
Günümüzde metabolik karaciğer hastalıklarının artan yükü ve bunların kanser gelişimine etkisi, bilim insanlarını çok disiplinli işbirliğine zorlamaktadır. Mevcut ilaçların kanser önleyici potansiyelini açığa çıkarmak, yenilikçi klinik deneyler, kapsamlı biyobelirteç çalışmaları ve translasyonel araştırmalarla mümkün olacaktır. Bu sayede laboratuvardan klinik uygulamaya daha hızlı ve etkili bir ilerleme sağlanabilir.
Statinler, uzun zamandır kardiyovasküler hastalıklarda temel tedavi araçları olarak kullanılsa da, onkolojideki yeni rolleri klinik yaklaşımları yeniden şekillendirebilir. Bu ilaçların diyabetli milyonlarca hastada hem kardiyovasküler hem de kanser koruyucu etkilerinin bir arada sunulması, karaciğer kanserine karşı mücadelede önemli bir dönüm noktası olabilir.
Araştırma Konusu: Statin kullanımı ve hepatoselüler karsinom riski arasındaki ilişki, özellikle metabolik disfonksiyonla ilişkili steatotik karaciğer hastalığı ve tip 2 diyabet hastalarında
Makale Başlığı: Statin use and risk of HCC in patients with MASLD and T2DM: an umbrella review and meta-analysis
Haberin Yayın Tarihi: 2025
Web References: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14299-2
Doi Referans: https://doi.org/10.1186/s12885-025-14299-2
Resim Credits: Scienmag.com
Anahtar Kelimeler: AMSTAR2, statinlerin kemopreventif etkileri, karaciğer kanseri epidemiyolojisi, MASLD, tip 2 diyabet, hepatoselüler karsinom, lipid düşürücü ajanlar, meta-analiz, gözlemsel çalışmalar, karaciğer inflamasyonu, fibrozis, statin tipi ve dozaj