Araştırmalar, kronik hastalığı olan kadınların, hastalıklarının meşruiyetini ve klinikçiler, aile ve arkadaşlarıyla kredibilitelerini kanıtlamak zorunda olduğunu göstermiştir. Araştırmacılara göre, bu hastaların doktor randevularına hazırlık süreçleri genellikle belirtileri, olası tedaviler ve doktorların uzmanlık alanlarını araştırmayı içerir. Ayrıca, belirtilerine dair günlük tutma veya Fitbit ile kalp ritmini kaydetme gibi kanıtlar toplarlar. Aynı zamanda belgelerini tanıkları gibi kullanır ve deneyimlerini doğrulayabilecek aile üyelerini randevularına eşlik etmesi için plan yaparlar.
Özellikle belirtileri psikolojik sorunlara bağladıkları ve psikiyatrik bir teşhis koymak için tıbbi kanıtlar olmaksızın fiziksel belirtilerini göz ardı ettikleri durumlarda kadınlar, hasta olduğuna inanılması gerektiğini kanıtlamak adına doğrulanmaya çalışmak içi ekstra çaba sarf etiyorlar.
Çalışmaya katılanlar, özellikle bir hastanın hangi durumlarda tıbbi müdahaleye değer olduğuna dair takdir yetkisine sahip sağlık profesyonellerinin önünde dikkatlice denge bulmaya çalıştıklarını çünkü bir hastanın belirtileri abartılı ya da kayda değer bulunmadığında, tedaviye hak kazanma durumunun tamamen hekimin takdirine bağlı olduğunu ifade ettiler.
Thompson, doktor-hasta ilişkilerindeki güç dengesizliğini artırmanın, hasta merkezli bakışla elem alınan değerlendirmelere dönüştürülmesi gerektiğini belirtti. Bununla birlikte, sağlık hizmetleri sağlayıcıların yanı sıra, aile üyelerinin ve arkadaşların da kendi önyargılarını ve varsayımlarını sorgulamaları ve bunların bir kişinin acı çekmesini nasıl uzatabileceğini anlamaları gerektiğini sözlerine ekledi.